RSS
email
1

Sarp & Topal Yarı Finalde

Mustafa Sarp ve Mehmet Topal ikilisi zekadan olabildiğince yoksun, mantık nedir haberi olmayan, amatör lig düzeyinde herhangi iki futbolcuyla anca yarışabilecek rezalet iki isimdir. Şahsen, bu ikiliyi beğenenlerin zekalarından da şüphe ederim. Bu maç için hiçbir ekstra şey yazmaya gerek dâhi duymuyorum. Turu geçen Antalya değil; Topal & Sarp ikilisidir. Fenerbahçe'nin 27 yıl sonunda gelen kupası hayırlı olsun.
Read more
0

Galatasaray Profesyonel Kırık Çıkık Kurulu

Sağlık Raporu: Joao Alves De Assis Silva

Antalyaspor karşılaşmasının ilk devresinde sakatlanan Joao Alves De Assis Silva'nın tedavisinin üç hafta süreceğini belirtmiştik. Fakat ilk hafta futbolcumuzun şişleri ve morlukları düzelmediği gibi, kendisi hala bileğinin üzerine basmakta zorlanıyor. Bu yüzden sakatlığın süresini dört, bilemedin beş ya da altı haftaya çıkarıyoruz. Daha önce halısahada ayağını ters basan bir arkadaşın da uyarısıyla sakatlığı düzelse bile bir süre kenarda dinlendirilmesinin uygun olacağını teknik ekibe bildirdik.

Futbolcularımızdan Sabri Sarıoğlu ve Hakan Balta ise takımla beraber çalışmalara başlamışlar, fakat dış sahanın soğukluğunu bahane ederek çalışmalarını salonda tamamlamışlardır.

Kamuoyuna saygılarımızla duyrulur.
Read more
0

1 < 3

Futbol konuşmadan önce, değinilmeden geçilmemesi gerektiğine inandığım bir konudan başlayacağım: 'sahanın zemini'. Kayseri Kadir Has Stadyumu Türkiye'nin sayılı modern stadları arasında yer alıyor. Hatta kıyaslamak gerekirse Ali Sami Yen Stadı'ndan kat ve kat güzel olduğunbu inkar etmemek lazım. Gel gelelim bu kadar yatırım yapılmış, böyle modern bir stada bu zemin hiç yakışıyor mu? Daha maç başlamadan dikkatimi çekti zemindeki çim yamaları, patates tarlasını andıran toprak bölümler, kahverengilikler vesaire. Zaten maçın başlamasından itibaren gerek futbolcuların kayarak (artık pek de kayabildiler denemez ama) yaptığı müdahalelerde, gerek attıkları çalımlarda yerden kalkan toprak/kum artık her ne maddesiyse, saha üstündekilerin ne derece bir zorluk çektiklerini gösterir nitelikteydi. Profesyoneller daha iyi bilirler, kupkuru zemin sakatlıklara en müsait zemindir. Bunun başlıca nedeni ise yere takılma veya ani yön değiştirme durumlarında futbolcuların kendilerini kurtarma şanslarının en az olduğu zemin türüdür. Madem bu kadar kötü bir zemin var, e kardeşim bari sulayın zemini de daha insancıl bir zemin olsun. Maç biteli 1 saate yakın oldu, şimdilik bir sakatlık haberi çıkmadı çok şükür. Umarım ilerleyen günlerde de bu sessizlik devam eder de; Jo'dan sonra morallerimizi iyice eksilere çekecek bir sakatlık haberi daha duymayız.

Biraz da futboldan bahsedeyim. Mehmet Topal rezaletti. Aldığı her topta geriye dönmesini geçtim, soğukkanlı, kendinden emin ayakları ile yaptığı hareketlerde ya topu rakibe hediye etti ya da etmesine ramak kala top bir şekilde ayağından çıktı. Yahu adam, Leo'dan gelen topta bile, 5 saniye falan arkası dönük Emre'ye Neill'a falan bakıyor, anca yan dönüp Uğur'a ya da Caner'e aktarıyor. Topun havalandığı birkaç pozisyonda boş boş topa bakıp, hiçbir hareketlenme göstermeksizin arkadaşlarına el kol yaptı sanki "alsana oğlum ne bakıyorsun" dermişçesine. Bir Barışımız vardı, bir de Topal eklendi tam oldu. Barış'ı da andık madem onu da konuşalım. Antalyaspor maçı sonrası yazdıklarım aynen geçerli. Sanki bilgisayar oyunu oynuyormuş gibi Barış, rakibin üzerine üzerine koşup çarpıyor, topu kaybediyor bir de utanmadan faul bekliyor ayakları yapıyor. İçinden geçeceğini fakan mı düşünüyor acaba? Ayıp denen bir şey var Barış; hadi kendi kapasiten bazı şeyleri algılamaya-uygulamaya yetmiyor da karşındakileri neden aptal yerine koymaya çalışıyorsun? Maç bitiminde zap yaparken TRT'de Beşiktaş maçının özetine rast geldim, Fabian Ernst'i gördüm, derin bir ahh çekip "işte bu adamın mevkinde bizim takımda Topal, Sarp, Barış falan oynuyor" dedim kendi kendime. Yazık... Hadi Mustafa Sarp yine kapasitesini zorladı bu maçta. Mustafa Sarp'ın, Galatasaray'ın kalitesine yakışan bir futbolcu olmadığını düşünüyorum; ancak kendisi Galatasaraylı olmasının da etkisiyle canını dişine takıyor kanımca. Sonuç olarak canını dişine takıp oynayan orta düzey bir futbolcu, öylesine oynayan herhangi bir orta düzey futbolcudan iyidir tabi. Bence Mehmet Topal, bırakın 9 milyonu, 900 bini verene satılmalıdır sezon sonu -ki bu sayede Altay'dan gelen genç yeteneğin parası çıkmış olur. Tabi asıl Barış bugün takımdan ayrılsa, benim en mutlu günüm bugün olabilir. (Abartmıyorum :))

Bu kadar maç dışı unsurdan sonra biraz da maça değineyim. Hatta Ömer Üründül'lük yapayım biraz :) Maça Kayserispor baskılı başladı. Galatasaray'ın bloklar arası boşluğu dikkat çekiciydi. Bundan faydalanan Kayserisporlu futbolcular etkili geldiler. (Normale dönüyorum, Ömer Üründül Mode: Off) Evet, Kayserispor baskılı başladı. Sahanın bozukluğundan kaynaklandığına inandığım bir isteksizlik durumu vardı Galatasaraylı futbolcularda. Sonraları yavaş yavaş etkisini arttırdı Galatasaray; ancak pozisyon konusunda kısır kaldı. Özellikle Keita bence istenileni veremedi bu gece, sanki kafasında başka şeyler varmış gibiydi. Arda ilk yarı tek santrafor pozisyonunda iyi çalıştı, çok koştu. Herşeyden öte, bu gece stoperlerimiz bana göre kusursuz oynadılar. Hatta bir arkadaşım da devre arası cep telefonundan attığı mesajla bu fikrimde yalnız olmadığımı gösterdi. Gerçekten mücadele eden, yatan, topun önüne kendini atan, rakibi uğraştıran stoperleri özlemişiz. Bence Servet'in durumu düzelse de hiç dokunulmamalı bu ikiliye, bu şekilde devam edilmeli böyle oynadıkları sürece. Cidden Emre Güngör'e ve Lucas Neill'a koskocaman bir 'Helal Olsun!' yollamak istiyorum buradan. :)

Sonuç olarak bu maça kazanılan bir 1 puan olarak değil, kaybedilen bir 2 puan olarak bakıyorum ben. Bu koşullarda Fenerbahçe oynasaydı mesela, 2-3 farklı rahat bir galibiyet alırdı. Galatasaray, Acıbadem'e rağmen 1 puan aldı da denebilir gerçi bu maç için. Malum, takıma sağlam katılan oyuncu soluğu Acıbadem'in ameliyathanelerinde alıyor, oraya giren de bir daha çıkamıyor. Neyse, Allah ölüm vermesin. Tabi hafta içi oynanan Antalyaspor ve onun ardından bu geceki Kayserispor maçlarının ardından bu sakatlıklarda, ülkemizdeki 'kasap' mentalitesinin de büyük etkisi var. Zamanında Eurosport'ta bir reklam çıkardı -videosunu da bulabilirsem buraya eklerim- ünlü futbolcuların karması, canavarlardan oluşan bir takıma karşı mücadele ediyordu. Hatta Eric Cantona'nın yakaları kaldırıp çektiği ünlü şut da o reklamdaydı. İşte Türkiye'de yıldız futbolcular karşılarındakileri artık o reklamdaki canavarlar şeklinde görüyorlarsa inanın hiç şaşırmam. Böyle bir kasaplık olamaz. Hele hele HaberTürk gazetesindeki diyaloglarda doğruluk payı varsa, vay Türk futbolunun hâline demek istiyorum. Artık Galatasaray, Fener, Beşiktaş demeden bu konuya bir çözüm aranması gerektiğine inanıyorum. Ha denilebilir ki, neden en çok sakatlık sizin takımdan çıkıyor? Bu soruya benim de bir cevabım yok; ama kasap tehdidi herkes için geçerli maalesef...

Son olarak da Lig TV'nin spikerine değinmek istiyorum. Bir milli maç anlatıyor olsa acaba bu derece taraflı olur muydu merak ediyorum. Kayserispor'un 2'ye 5 geldiği kontra(!) ataklarda dâhi, sanki kaleciyle karşı karşıya bir pozisyon varmış gibi aktarıyor maçı. Kendisinin radyoda değil de televizyonda maç anlatması isabet olmuş bence. Hele hele Keita'nın süper hareketlerle rakibini ekarte ettiği bir pozisyon vardı ki sesinin tonu dahi değişmeden 'Keite, Keita ilerliyor' şeklinde anlatıma devam etti. Kendisini tebrik ediyorum.

Olan oldu, ölen öldü, giden puanlar gitti. Geçmiş olsun demekten başka şey düşmez bize. Umarım artık forvetsizlik sorununu çözer, bu kadar hücuma yönelik bir orta saha oyuncusu varken biz nasıl gol atamıyoruz sorunsalını çözeriz. Son bir defa daha kaçan 2 puan için, Geçmiş olsun...
Read more
0

Gülelim Ağlanacak Hâlimize

Bura Acıbadem
Hastanesi madem
Giden gelmiyor
Acep bu neden?


(Güzel bir derleme olacak bu yazının devamında.)
Read more
0

Galatasaray Profesyonel Kırık Çıkık Kurulu

Sağlık Raporu: Joao Alves De Assis Silva

Antalyaspor karşılaşmasının ilk devresinde sakatlanan Joao Alves De Assis Silva'nın bileğinde kırık olmadığı tespit edilmiştir. Kırık çıkık kurulumuzun belirttiği üzere zaten kırık olsaydı üstüne basamazdı. Olayın sıcaklığı ile ağrı şikayetinin olmadığı, kendisini maç sırasında iyi hisseden oyuncumuzun gecenin ilerleyen saatlerinde ağrıdan şikayetçi olduğu tespit edilmiştir. Buz ve ağrı kesici ile müdahale eden kırık çıkık kurulumuz, şikayetin devam etmesi üzerine bir doktordan randevu alınmasını uygun görmüştür.

Kırık çıkık ekibimiz tarafından sporcunun durumu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tedavisinin uzun bir sürece yayılacağı tahmin ediliyor. Bu kadar önemli bir futbolcunun sağlık durumu hakkında şimdilik sadece kırık ya da çıkık olmadığı bilgisini verebiliyoruz.

Kamuoyuna saygılarımızla duyrulur.
Read more
0

Akdeniz Akşamları

Bu yazıya maçın oynandığı Antalya Atatürk Stadyumu'nda başladım. Şu an devre arası.

Maçın adamı, kaptırdığı toplarla farkını ortaya koyan Mustafa Sarp'tır. Mümkün olan her an sırtını rakip futbolcuya dayayıp, top ayağında olan arkadaşına eliyle 'bana atma' şeklinde hareket yapıyor. Barış da 2 maçlık bir aranın ardından özünü bulmuş sonunda, önceki yazılarımda öngördüğüm üzere eski hâline dönmüş. Mantık sınırlarının yanına bile yaklaşmayan tercihleri ve hareketleriyle eski Barış geri döndü. Maç ne olur, kim atar, kim oynar bilemem ama bu maçı çevirse çevirse Keita çevirir. Umarim 2. yarıda onu izleme şansımız olur.(Keita kadroda yokmuş, devre arasında yeni öğrendim. Gerçekten enteresan.)

Bu maçla beraber içimdeki korku biraz daha depreşti. Bahsettiğim korku, forvetsizlik korkusu. Avrupa'da biz ne yapacağız cidden merak ediyorum. Umarım korkularım karşılıksız çıkar.




-----II. Yarının Ardından-----

Galatasaray'ın resmi, gayri resmi, önemli, önemsiz, yurt içi, yurt dışı tüm maçlarını izlerim. Ben bugünkü maçın özellikle 2. yarısındaki kadar iğrenç bir futbol hatırlamıyorum. (Avusturya'daki Sturm Graz maçı daha iğrenç olabilir bir ihtimal) Arda'dan Neill'a, Servet'ten Sarp'a, Emre'den Ayhan'a inanılmaz kötüydü takım. İnanın bu maç hakkında yazı yazmak bile işkence geliyor. Tek tek oyuncu değerlendirmeye gerek dâhi duymuyorum. İlk yarı sonunda yaptığım yorumlar geçerli. Mustafa Sarp rezildi. Tabi tek rezil olan da o değil. Bütün takım çok kötüydü. Sebebi nedir bilemem; ancak en kısa zamanda sorun nedir, nasıl çözülür araştırılıp bulunması lazım. Bu maç Antalya, kulvar Türkiye Kupası, o bakımdan belki bizim için çok önemli bir mağlubiyet olmayabilir. Sonuçta bu maçın bir de rövanşı var. Ancak asıl olay oynanan rezil oyun bana kalırsa. En çok da kalecimize üzüldüm. Rijkaard'ın da dediği gibi takımın çok kötü olduğu bir gün kaledeydi, bu da nazar boncuğu olsun. Neyse, bu karakterden yoksun, rezil oyun için daha fazla yazı yazmanın gereği olmadığına inanıyorum. Tek isteğim Kayseri maçında 'oh be derslerini almışlar' diyebilmek, değerli oyuncularımız için.

Konu Dışı
Bu maçı Antalya Atatürk Stadyumu'nun 'sözde' kapalı tribününden izledim; dolayısıyla Antalyaspor'u destekleyen insanların arasındaydım. Özellikle Arda Turan'ın her hatasında anne, kız kardeş ve sevgili içeren küfür ve hakaretler eden o kişiler yarın milli maçta Arda'nın nerelerine kurban olacaklar merak ediyorum. Tepkimi orada dile getirdim, bir kişi "harbiden kardeş, haklısın" derken başka bir kişi de üzerine alınıp "birader o milli maç, bu Antalya maçı. İkisi ayrı" dedi, "annesine sövünce ne oluyor?" sorumun üzerine "ha tabi ona bir şey demiyorum" cevabını aldım. Neyse, herkes kendi bilir ettiği, edeceği lafları...
Read more
0

2 Aslan - 1 Horoz

Çok uzun bir yazı yazabileceğimi düşünmedim bu maç hakkında. Herhalde haklı çıkacağım bu fikrimde derken bir baktım ki şudur budur diye diye uzunca bir yazı oldu yine :)

Bu maçın Galatasaray açısından en dikkat çekmesi gereken ismi bence kaleci Leo Franco. Bugüne kadar dedik bu adam maç kurtaramaz, çok standart bir kaleci diye; ancak bugün bence durum değişti. Yediği golü ele alalım. Durduğu yer çok güzel, rakibin vurabileceği köşe belli, kaleci de o doğrultuda ilerliyor. Buraya kadar her şey tamam, kafa vurduktan sonra ipler kopuyor. Yahu kardeşim uçsana topa. Sanki yanından top geçerken refleks olarak elini uzatmış gibi tokatlıyor topu. Uçsana diyorum da, aslında yana doğru yığılsa bile yeterli. Yazık gerçekten, böyle gol yenir mi. İlla yenecekse de bu golleri Ufuk'un yemesini tercih ederim, en azından genç bir kaleci olarak tecrübe kazanır ve yabancı kontenjanını işgâl etmiş olmaz. Top kurtarmanın dışında bir de topu oyuna sokma mevzusu var. Lig başında ne güzel ayağa toplar atar, resmen oyunu kendi ceza sahamızda kurmaya başlardı Leo; ancak Fenerbahçe maçından beridir pas olayına son verdi. Hadi pas vermiyorsun ileri dikiyorsun da kardeşim bari riske girme. O top Youla'dan kaleye gitse kime ne anlatacaksın? Olmayan şey değil, Liverpool-Beşiktaş maçında bariz bir örneği mevcut. Haldun Üstünel de yurda döndü gerçi ama Leo'nun gönderilmesiyle açılacak yabancı kontenjanıyla alıncak defansif yönü kuvvetli bir yabancı ön liberoya hayır demem şahsen. Tabi bizim dediklerimizle olmuyor bu işler, bizimki temenni :)

Mustafa Sarp, ortalamanın biraz üstündeydi. Birkaç pozisyonda ciddi mücadelesi ve hırsı dikkat çekiciydi. Nitekim golde de Gio ayağına topu yapıştırıp ceza alanına sabun gibi kayarken Sarp'a attı topu, o da yine çırpındı, savruldu ve asisti yaptı. Hazır Gio demişken burdan devam edelim. Rijkaard Gio'yu neden forvete koydu açıkçası tam nedenini bilemem. Belki Jo fiziksel olarak henüz tam hazır değildir, belki Gio'nun o mevkide tecrübe kazanmasını istiyordur, belki de başka bir düşündüğü vardır; olay o değil. Asıl olay adamın oyun stili; bu adam bu takımda iş yapar. Top tekniği gerçekten üst düzeyde, hız desek vitesi 1den 3e atabilme kabiliyeti var, futbol zekasının da yetiştiği takımlar itibariyle üst düzey olduğuna inanıyorum; bu bakımdan Giovani'nin Galatasaray'da başarılı olacağına inanıyorum. Jo'ya gelirsek, Baros'un yokluğunda Galatasaray'ın eksikliğini duyduğu tarzda bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Nonda'nın aksine, mevkisinin farkında, topun nereye gidebileceğini seziyor ve top tekniği iyi. Fiziksel olarak da kendini güçlendirirse bu hücum hattıyla leblebi gibi gol atar :)

Bu maç değinmemiz gereken bir konu daha var ki, bence değinmeden geçmek büyük haksızlık olur, o da Denizlispor'un mücadele gücü. Denizlispor'un 7 puanı var ve federasyon tarafından tüm maçlarında hükmen mağlup sayılan 0 puanlı Ankaraspor'un üstünde sondan ikinci. Buna rağmen bu akşamki takım mücadelesi, orta sahada özellikle Braga ile yaptıkları baskı ve futbol oynama istekleri bence göze hoş gelen unsurlardandı. Hırsları 1-2 pozisyonda sert faullere neden oldu; ancak bazı takımların yaptığının aksine sistemli bir 'biçme' operasyonu yoktu sahada. Kısacası onlar da futbol oynamak için çıkmışlardı sahaya. Umarım bu oyunla hak ettikleri yere gelirler sezon sonuna kadar.

Bu maçla beraber Caner'in bonservisinin alınması gerektiğini tekrar söylemek istiyorum. Bugün pek de becerikli olmadığı bir mevkide oynadı. Açıkçası Caner bek olma işini pek beceremiyor, çok faul yapıyor ve adam kaçırıyor. Tabi savunma vasfı herkeste olan bir şey değildir, o bakımdan ona suç bulmamak lazım. Sol açığa geçmesiyle beraber Caner farkını ortaya koydu. Aynı şekilde Emre Çolak da oynadığı süre zarfında oldukça istekli ve başarılı bir performans sergiledi kanımca. Onun da geleceğinin parlak olduğunu tekrar belirtmeden geçemeyeceğim. Arda usta bir golcü edasıyla yükseldi ve vurdu topa attığı golde; özel bir tebriği hak etti. Son dakikalardaki çalımıyla da imzasını attı. Elano yok gibiydi. Elano'yu bazı konularda Caner'e benzettim ve ona fazla suç bulmadım. Elano savunmadan ziyade hücumda takıma katkı sağlayabilecek bir oyuncu olduğundan, ön libero şablonuna konursa pek faydalı olamıyor. Ayağına top geldi mi, amiyane tabirle, çat çut pasları aktarıyor 30-40-50 metre dinlemeden. Rotasyonu dizilime de uygulayıp 4-3-3'ü kullanır, Elano'yu da orta 3'lünün ortasında, diğer ikisinin hizasına nazaran biraz daha ileride oynatırsak son derece faydalı olacağına inanıyorum. Şahsen iyi duygular beslemediğim Barış, enteresan biçimde yararlı işler yapıyor. Golle sonuçlanan ortası ve bir tane de sol ayağıyla çektiği güzel bir şut aklımda kalan pozitif şeyler. Benim için önemli olan Galatasaray'ın menfaatleri olduğundan duruma ses çıkarmaya niyetim yok, keşke çok daha faydalı olabilse. (Açıkçası inanmıyorum olabileceğine. Barış'ın genel olarak futbol zekasına sahip, hızlı düşünebilen bir insan olmadığına inanıyorum. Bu durum da onun futbolunu geliştirmesini engelleyecek gibi duruyor.)

Yine stres altında, sıkıntılı bir galibiyet aldık. 3 puan 3 puandır diyerek emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Güzel mücadelesinden dolayı Denizlispor'u da kutluyor ve aynı performansla devam etmelerini diliyorum. Umarım sistemimiz en kısa zamanda oturur, oyuncular uyum sağlar ve Keitamız'ın da takıma katılmasıyla artık rahat galibiyetler alarak yolumuza devam ederiz. Türkiye'nin dört bir yanından Denizli'ye koşan taraftarımıza da teşekkür ediyorum. Sesleri bol bol geldi biz televizyon başındakilere. Darısı hafta içindeki Antalyaspor maçına. Umarım o maçta da biz sesimizi duyururuz :)
Read more