RSS
email
0

Transfer sezonunun sonuna doğru

Nostalji yapalım, Adnan Sezgin'in takıma kazandırdıkları



Read more
0

Adnan, Sezgin’i de al ve lütfen istifa et!

(Başlık ve aşağıdaki içerik tamamiyle Star Gazetesi'nden alıntıdır)

Adnan Polat benim 20 küsur yıllık dostumdur. İnsan olartak tek laf etmem, edemem, ettirmem de.

Ama Galatasaray tarihinin en çok yanlış yapan başkanı olma yolunda emin adımlarla ilerlemesine de sessiz kalamam artık!

Bak Sevgili Adnan; Adnan Sezgin’i Galatasaray camiasında bir tek Allah’ın kulu istemiyor.

Görmeye tahammülü yok o görevde.

Futbolcusu da istemiyor.

Teknik direktörü de.

Florya’daki çalışanlar da.

Ama sen, nedense, Adnan Sezgin’e can simidi gibi yapışmışın bırakmıyorsun!

Yönetimde değilken Sezgin’i Malatyaspor’a önerdin, olmaz dediler. Sonunda Şekerspor’a yerleştirdin.

Şekerspor nere Galatasaray nere birader!

Zamanında Türk spor tarihinin en başarılı başkanı Faruk Süren ve yönetimlerini acımasızca eleştirirdin. Şimdi yüzün kızarıyordur herhalde Adnan’cığım.

Dilersen, işe transfer döneminde akıllara ziyan, bir ilkokul çocuğunun bile yapmayacağı yanlışlardan başlayalım:

1. Frank Rijkaard, Servet Çetin’i istemiyor. Lucas Neill’in yanında güveneceği, sol ayağını iyi kullanan bir stoper diye yırtınıyor. Haldun Üstünel, İngiltere’de bu stoperi buluyor. Adnan Sezgin istemedi diye “Hayır” diyorsun Adnan.

2. Lütfi Arıboğan’la 2 hafta görüşüyor Haldun. Senin onayınla sözleşme hazırlanıyor. Arıboğan, Futbol AŞ Genel Müdürlüğü’nü kabul ediyor. Haldun Üstünel, sana gelip anlatıyor. Sen “Hemen arayacağım. Aferin, iyi yapmışın!” diyorsun ama Lütfi Arıboğan’ı aramıyorsun bile.

3. Keita’nın satılmaması konusunda gerek Haldun Üstünel, gerek Murat Yalçındağ, gerek Rijkaard seni defalarca uyarıyor. Sense Adnan Sezgin’in “Daha iyisini buluruz... İyi para veriyorlar adama” sözüne kanıp Galatasaray’ın en iyi oyuncularından birini satıyorsun. Yerineyse kimseyi hala alamadın!

4. Mehmet Topal gitti. Yerine ön libero aldın; olmadı Mustafa Sarp daha iyi çıktı! Şimdi İspanya’da, Real Betis’in kapısında üçüncü ön liberoyu bekliyorsun.

5. Sağ bekin yok. Sol bekin yok. Stoperin tek. Kalecin, eh şöyle böyle.

Bu yerlere adam aramıyorsun bile.

6. Haldun Üstünel, “Adnan Sezgin istemedi diye, başkan istifa et dedi. Ben iyi bir Galatasaray’lıyım; istifamı hemen yazıp verdim. Ben Adnan Sezgin’in Galatasaray’a zarar verdiği kanısındayım” diyor. Haldun Üstünel’i Galatasaray camiası seçti. Adnan Sezgin’iyse sen atadın. Galatasaray tarihinde ilk kez bir seçilmişi bir atanmış için feda eden başkansın!

7. Yılbaşından sonra yeni statta oynayacak Galatasaray, eğer son anda bir engel çıkmazsa. Peki, yılbaşı geldiğinde, yani ilk devre bittiğinde, Galatasaray sıralamada kaçıncı olur? Bana sorarsan beşinci olarak ikinci devreye girerse büyük başarı!

8. Galatasaray Futbol Takımı özgüvenini yitirmiş. Sivas’ta 1-0 öne geçen Galatasaray, maçı 2-1 kaybeder mi? Futbolcular ancak 60 dakika top oynuyor, o kadar! Sorunları olduğu belli. Nedir bu sorunlar? Biliyor musun? Adaşın biliyor mu?!

9. Haldun Üstünel lehine tribünlerde tezahürat yapılmasın diye tribün önderlerine bedava bilet dağıtıldığı ve bunların stat önünde, iki hatta üç katı fiyatla satıldığı iddiaları doğru mu?

10. Gene Adnan Sezgin’in hatalarını örtbas etmek için, “Rijkaard’ı Türk futbolcular istemiyor” gibisinden uyduruk haberler çıkıyor kimi gazetelerde. Tekzip etmiyor, ettirmiyorsan, bunları kimin yazdırdığı konusunda camiada soru işaretleri oluşuyor!

Adnan’cığım, önünde iki seçenek var:

A) Adnan Sezgin’in istifasını iste. Haldun Üstünel’i ya da Mehmet Cıbara’yı çağır, futbolla bu ikilinin birlikte ilgilenmesini sağla. Haldun’u Futbol AŞ’nin başına getir. Transferlerde de Mehmet’le birlikte çalışsınlar.

B) Olağanüstü Kongre kararı al; istifa et.

Yoksa sana yazık olacak. Seni benim gibi gerçekten seven insanları da çok üzeceksin.

Aziz Üstel
25 Ağustos 2010
Read more
0

Satıldın Galatasaraylı!

Hem de hiç beklemediğin, Galatasaray aşkından zerre kuşku duymayacağın birisi tarafından. Adnan Polat seni göz göre göre, belki yanlış planları için, belki de kaprisleri uğruna seni sattı. Kurucunun felsefesi ve amacı yeşil dolarlar uğruna satıldı, günü kurtarma uğruna da üzerine tüy dikilecek. Sen de öyle susturuldun ki; ligde kümeye oynarken sesin çıkmıyor, haftasonu oynayacağın Eskişehir maçında alacağın kesin bir mağlubiyet bile seni sinirlendiremiyor.


GSBonus, GSBilyoner, GSMobile, GSTV, dergi, mor forma, mercan forma dediler, hepsini aldın. Kulübeden bozma, her an yıkılabilecek stadın kombinelerini bitirdin. “Yahu biz forma alıyoruz, arkasına Barış Özbek mi yazdıracağız?” diye düşündün, sana kızdılar. “Yahu biz kombine aldık, Mustafa Sarp’ı mı izleyeceğiz?” diye düşündün; formanın, armanın kutsallığından bahsettiler. Zannetmeyin ki bu kulübün beş kuruş parası yok, ikinci ligden gelecek transferlere muhtaç. Adnan Polat’ın tek hayali, ikinci devre transfer bombalarını patlatarak, hem kötü gidişata dur diyebilen bir başkan olmak, hem de yeni kombinelerin hepsini satabilmek. İşte sana bu kadar güveniliyor Galatasaraylı. Geçen seneki transferlerin Kapalı tribün değeri 1500 liraydı, bu sene hepsini satıp seni Barış’a, Sarp’a, Aykut’a mahkum ettiler ve yine yarım dönemlik 750 lira istediler. Yüzü eskimesin diye bütün transferleri sezon ortasına bıraktılar ve sen suçu emir kulu Sezgin’de buldun. Sezon ortasına kadar şampiyonluk gidecek, Avrupa’dan eleneceksin ama başkanın suçu ya Rijkaard’ın üzerine ya da müdürün üzerine yıkacak. Ey Adnan Polat, sen değil miydin “Transfer bir ekip işidir, Haldun kadar başka sihirbazlarımız da var.” diyen. Nerede şimdi sattığın Keita’nın, yolladığın Gio’nun yerine transferler?


Şampiyonluğu, hayallerimizi, Avrupa hedefimizi para için sattılar, gözünün içine baka baka seni umutsuzluğa mahkum ettiler ve sen gık çıkaramadın değil mi? Keita’yı sattıkları parayı İspanya 2. ligine gömecekler değil mi? Önce aynaya bak Galatasaraylı, hata başkanında mı, müdüründe mi, futbolcunda mı, teknik direktöründe mi yoksa sende mi, kararını ver.

Read more
1

18 takimdan herhangi 1 tanesi: Galatasaray

Oncelikle belirtmek istiyorum ki, cok agir yazacagim. Onun bunun kopegi olmus, birilerine koru korune tapmakta olan insanlar bunu bilsinler, sonra gurultu yapmasinlar. Ha twitter'da unfollow mu yapmis, bir daha bloga girmemeye yemin etmis cok da umrumda degil o kismi acikcasi.

Kendimi bildim bileli Galatasaray maclarini izlerim. Son 13-14 yili da net hatirliyorum. Bulent Akin'i, Inamoto'yu, Tamas'i ve daha nicelerini izledim gerek TV'den, gerek bizzat staddan canli olarak. Ben hayatimda bu kadar basiretsiz bir Galatasaray gormedim.

En buyuk problem oldugunu dusundugum yerden baslayayim: Arda Turan. Bu adam 4 senedir as olarak bu takimda futbol oynuyor. As takima ilk ciktigi gunden bugune bir bakalim, Arda hangi ozelligini gelistirdi? Bir kulvar yok ki cikip birisi desin 'yok kardesim Arda bu konuda baya gelistirdi kendini'. O ilk gunden beri, her firsatta, uzerine basaaa basaaa ayni kelimeleri sarf etti; 'Galatasarayliyim, Fenere gitmem, Avrupa'da kupa almadan Avrupa'ya gitmem'. Yeter be artik YETER! Bu adamin nesi buyuk kaptan, nesi 10 numara, nesi buyuk Galatasarayli cikip biri bana bunu soylesin! Lafa gelince 'adam kac yasindan beri bu camiada, buyuk fedakarliklar yapmis' diyenler var. Siz aptal misiniz, salak misiniz, manyak misiniz? Galatasaray altyapisinda futbol oynamak fedakarlik mi? Hagi'nin oynadigi takimin macinda top toplamak mi fedakarlik yoksa? Yanlis anlasilmasin, 'Arda fedakarlik yapmali' diye bir onermem falan yok; ama bu adamin nesi ozel? Galatasarayliliga gelince ondan daha Galatasarayli milyonlar var dunyada. Ne Galatasaraylilikmis kardesim. Adam kondisyonunu gram gelistirmedi, yeni calimlar uygulamadi, cektigi sutlarin akibetleri belirsiz... (yine gelistirmis bu sene baya ama milli maclar disinda bir numarasini goremiyoruz) Bu adamin nesi ozel diye bas bas bagiriyorum, bir kimse su su su diye cevap veremiyor cikip da. Arda her neden simarmissa, her kime kusmusse, ne sebeple burada duruyor olursa olsun beni ilgilendirmiyor. Bu takimda onu elestirmeden baska biri icin agzini acan carpilir! (Baris Ozbek, Aykut ve Sarp da dahil bu laf edilmemesi gerekenlere) Senin taraftarinin bi bok zannedip bas taci yaptigi velet o kutsal formayi giyecek, Metin Oktay'in veliahti olarak gosterilecek ve ondan sonra sahada bir bok yapmayip sucu ota boka mevkiye atacak. Yok ya?! Soyleyemeden gecemeyecegim, en buyuk aptallar ordusu, bu adami daha bir hicken alip bas taci yapanlardir. Herif mactan sonra cikip kendi takim arkadasi hakkinda bir iki laf etti, hoop siktiri cektiler lincoln'e, sonra efenim neymis 'bu sezon takimi Arda,nin uzerine kuracaklarmis' Arda'nin uzerine sezon plani degil, antrenman takimi kurulmaz be. Ben hicbir zaman bu adami bas taci yapmadim, Galatasarayli adami elbette dogal olarak severim, digerlerinden yeri farklidir, ama cikip da reklam yaparsan sen her defasinda tuttugun ve asla gitmeyecegin takim hakkinda, senden beklentilerim elbette diger butun oyuncularinkinden fazla olur! Ahmet Cakar'a o donem ben de cok sovdum ama adam hakli. Arda, Messi'nin bacagi degil, ayak parmagi olamaz. Su an cok buyuk bir iddia koyuyorum ortaya, isteyen iletisime gecsin, gercek hayata tasiyalim iddiayi, Arda Turan, hicbir zaman bir Hakan Sukur kadar, bir Hasan Sas kadar hatta bir Umit Davala, Ergun Penbe ve simdi bize atip tutan Hakan Unsal kadar buyuk bir topcu o-la-ma-ya-cak-tir! Buraya yaziyorum, isteyen caps mi alir, sayfayi mi kaydeder bilemem, Arda futbolu rastgele bir takimda birakirken (fenerbahce olur diye dusunuyor ve umuyorum) anariz bu yaziyi. (Arda Turan'in senede 2-3 kucuk mac kurtarma kontenjani vardir, kimse o maclardan sonra cikip da bana 'aha noldu' demesin. Ona hazirlikliyim, her ortalama topcunun o kadar kontenjani vardir). Arda Turan, seni sevmiyorum; senden nefret ediyorum Galatasaray formasinin hakkini vermek icin elinden geleni yapmadigin icin.

Neill, Baros ve Kewell'in ne kadar mukemmel insan ve topcu olduklarini yazmayacagim, tek diyecegim sudur ki; boyle bir Galatasarayda oynamak durumunda kaldiklari icin onlara aciyorum ne kadar para alirlarsa alsinlar. Takimin IQ ortalamasi, embriyo duzeyinde, inci tabiriyle sanki herkes 'embriyodan terk'! Her turlu belayi okudugum Sarp, Baris, Ali Turan, Servet, Hakan Balta ve digerlerine deginmek, tekrar kafami bozmak bile istemiyorum. Alayi basiretsiz, kafasi basmayan, futbolcu olmasa yevmiye ile calisan bir isci bile yapilmayacak bos bos adamlar.

Macin sonlarina dogru, ozellikle 2. golden sonra 'Sezgin, bu takim eserin' diye tezahurat yapildi ve sirasiyla Abdel Kader Keita, M.Topal, Nonda anildi. Topal ile Nonda'nin anilmasi da tribundeki IQ seviyesinin yesil sahadakilerle pek de farkli boyutlarda olmadiginin kanitiydi. Baros yerine Nonda, Ayhan yerine Topal olsa cok mu iyi olacakti takim? Valla ben bu takimin kimin eseri oldugunu bilmem ama, boyle bir takimla sahaya cikmamizda sorumlu olan herkesin cok buyuk serefsiz, haysiyetsiz ve daha nice sonu -siz ile biten sifatlara sahip olan insanlar oldugunu soyleyebilirim. Alayi Allahlarindan bulsunlar.

Mac sonunda bir adam diyordu ki "aslan gibi oynayan barisi cikartip yerine Elano'yu aldi, boyle hoca mi olur?!" biraz tartistiktan sonra acikcasi soke oldum ve donakaldim tribunde. Evet, bir 'taraftar' bu takimi ancak baris ozbek, mustafa sarp gibi mucadele eden aslan Turk delikanlilarinin kurtaracagini, 2008'deki basarinin Turk oyuncularla geldigini, Kewell, Baros ve digerlerinin paralarini alip sahada hicbir sey yapmadigini soyluyordu. Acik acik soyluyorum, bu adamin soylediklerinden 1 kelimeye bile hak veren, ayni dusunen varsa GERIZEKALInin onde gidenidir, aptaldir, salaktir daha da onemlisi MALDIR! Baris Ozbek'in ortalama bile gorulmesi benim gozumde malliktan ote degildir, oyle adama selam bile verilmeden gecilmelidir. Bu inanilmaz ornekten sonra benim inancim komple gitti. Isterse tribun 90dk kicini yirtsin, artik eski degeri yok benim gozumde. Ben kendim destegimi verir, sonra ceker giderim, kim kimi seviyorsa sevsin. Baris'i sevenin de Allah belasini versin!

Son olarak deginmek istedigim konu 'centilmenlik' konusu. Eger centilmenlik, rakibin sirf zaman gecirmek icin kendini yere atip, ondan sonra kosarak oyuna girdigi pozisyonda topu taca atmaksa, resmi bir mac oncesinde gidip rakip oyuncularla tokalasmak, sarilip geyik yapmaksa, saha icinde bir bok yapamamis olmaya ragmen oyunun durdugu anlarda yuzunde bir tebessumle rakip oyuncuyla muhabbet etmekse ben bu takimda centilmen adam IS-TE-MI-YO-RUM! Neeskens'in bu blogda da yayinladigim GSTV ropartajinin ilgili kismini da okumanizi tavsiye ederim bu konuda. Benim futbolcum mactan once konsantre olmali, rakiplerini birer dusman olarak gormeli ve futbolun gerektirdigi her seyi layikiyla sahada uygulamalidir. Kazanirsa eger maci, gider rakiple sarilir mi, opusur mu, yiyisir mi, orgy mi yapar umrumda degil; ama o adam rakibini 90dk ve de oncesinde tanimadigi biri olarak gorup konsantrasyonunu ve ciddiyetini asla kaybetmemelidir. Aksi yavsakliktir.

Bugunku maci yoneten hakem(?!) umarim bu gorevi artik bir daha yapamaz. Eyyamin kralini yapti, macin icine sicti. Belki de bazi seyleri gormemiz icin isabet oldu ama guzel futbol adina bu hakemlerin bir an once futbol ve sporun her turlu kurumundan uzaklasitirlmalari, girisi parayla olan spor tesislerine girisleri dahi yasaklanmalidir.

Son olarak Reis Baros'a buradan sevgilerimi yolluyorum. Takimin yarisi onun gibi olsa, bu takimin sirti yere gelmez.

Hayalimdeki Galatasaray kadrosu da sudur:

Kaleci

Neill Neill Neill Neill

Kewell Kewell Kewell Kewell

Baros Baros

(Onerme: Arda, milli futbolcu olsn, sadece milli takimda oynasin)
(Anma: Ulan Sabri sen neymissin be, senin Allah'ina kurban!)

(Bu arada bir sey daha aklima geldi. Kapalidaki lejyonerlere talimat gelmis bir yerden, bu sefer Adnan Sezgin istifa tezahurati oradan basladi ve baya bir inletildi ortalik. Bir seyler degisecek gibi. Sportif olrak? Hic sanmiyorum.)
Read more
1

Yönetim - Futbolcu - Taraftar

Bundan 2 sezon öncesinde yepyeni ve bence son derece de hoş bir besteye söz olan bu üçgenin bugünkü durumu içler acısı.

Yönetim
Galatasaray'da işler iyiye gitmiyor. Evet, çok klişe bir cümle ama durum bundan ibaret. Kulüp içinde tanıdığım veya oradan bilgi almamı sağlayacak bir bağlantım yok. Buna rağmen transfer politikasına, açıklamalara ve uygulamalara baktığımda bu iyiye gitmeme durumu kendini gösteriyor.
Transferler için Dünya Kupası'nı bekledik. İki maçtır bizi tam manasıyla ipten alan Harry Kewell'ı zar, zor taraftarın itip kakmasıyla tekrar takıma kattık. Dos Santos Dünya Kupası'nda coştu coşturdu, bize göre değil dedik. Bir Keita'mız vardı yardırıp giden, tribünleri ayağa kaldıran, numara yapıyor dedik Katar'a yolladık. (Kendisinin gitmek istediğine dair söylentiler oldu ama ben öyle olduğunu sanmıyorum) Tamam, kulüp yönetimi kulübün menfaatlerine göre hareket etsin, buna laf eden yok ama bazen 3 eksik vereyim diyerek 5lik adamı yollama ya da almama konumuna gelmek, o kağıt üzerindeki kazançtan da olmamıza neden oluyor.
Lorik Cana alındı, videolarını izledim, adama bayıldım. Kendisinin de söylediği üzere henüz eksikleri var, evet; ama orta sahasının göbeği Barış Özbek ve Mustafa Sarp'tan kurulu bir takımda, Lorik Cana o eksikleriyle bile Gattuso olur.
El Mago diye diye Pino'yu aldık, adamı izliyoruz, iyi hoş koşuyor vuruyor ediyor ama adam için sakat diyorlar. Bu adam iyileşmiş bile olsa onu almak sakat. Nitekim şu anki durumu sakat kelimesinin hem mecazi hem de gerçek anlamını yerine koyar nitelikte.
Rijkaard, Sivas maçı sonrası diyor ki "işler iyi gitmiyor, transferler gerçekleşmiyor, ne olacak ben de bilmiyorum". Peki yönetimimizin oradaki temsilcisi, sözde tercüman eski futbolcumuz ne yapıyor? Biiip bile demeden öyle güzel sansürlüyor ki o bölümü, sanki öyle bir diyalog yaşanmadı. Nitekim dün geceki saçma sapan maç sonrasında Rijkaard "transfer hakkında konuşmuyorum" diyor. E tabi tahmin edileceği üzere bu kısım aynen çevriliyor.
Maçın 0-2 olduğu anlarda Kapalı'nın solundan (-ki benim ASY'de en samimi bulduğum bölümdür) 'Adnan Sezgin istifa' sesleri yükseliyor, hoop orta taraf müdahale ediyor, tribün karışıyor. Yahu 2 ay önce Haldun Abileri bu tribünde peygamber gibi görülmüyor muydu? Sahi o istifa edeli hiç ses çıkmadı, neden acaba? Paralı asker, giden komutanı anar mı hiç? Paraya aşığız, sizlere değil diye bir pankart yakışır bu güruha. Kendileri şimdi de koyu birer Adnan Sezgin fanatiği hâline gelmişler, enteresan...

Futbolcu
Bu takımda 3 kişi var ki; hiçbir maç öncesi, sırası ve sonrasında acaba elinden geleni yapıyor mu, acaba kazanmayı istiyor mu, acaba kalbiyle-kanıyla-canıyla oynuyor mu diye endişelenmiyorum. Hayır, koskocaman kaptan bunlardan biri değil. Bu isimler Neill, Baros ve Kewell. Neill tam bir profesyonel. İşini sonuna kadar yapıyor, ama hiçbir zaman AYIboğan Servet gibi 'yaaa çok da şeyimde' triplerine girmiyor. Bağırıyor çağırıyor, koşuyor, pas atıyor, ileri çıkıyor ve ne zaman ne gerekirse onu yapıyor. En önemlisi ise bütün bunları yaparken tüm hırsıyla ve mücadele gücüyle yapıyor.
Neill'ın Galatasaray'da bir vatandaşı var ki, Hagi'den beri gelen hiçbir yerli ya da yabancı oyuncu kendini bu kadar sevdirmemişti. Elbette o isim Harry Kewell. Bu adam, Neill'da olan bütün özelliklerin yanında bir de skor hanemize etki etme konusundaki başarısı ile bu takımın dinamosu, çekirdeği, işlemcisi... artık ne derseniz. Şu an düşünüyorum, ben Kewell olsam, başka bir ülkede, büyük katkı yaptığım bir ülkede, taraftarını aşık ettiğim kulüp yönetimi bana bu muameleleri uygulasa eyvallah der giderim. Gökhan Zan denen herife senelik 2 milyon Euro veriyorsun, adamın geldiğinden beri oynadığı maç sayısı 15. Linderoth diye bir adam aldın, adam zilyonda bir çıkan hastalığın tedavisini hem İstanbul gibi güzel bir şehirde oldu, hem de çatııır çatııır parasını aldı çekti gitti. 3 sezonda oynadığı maç sayısı 25, şaka gibi :) Daha bunlar gibi ne skandallar geldi geçti, ama sen çıkıp da Harry Kewell'la çingenin bohçacıyla pazarlığı gibi pazarlık yapıyorsun. bu da yetmiyor, herifin sözleşmesi bittiği gün adamı takımdan gitti saymışçasına, gelen ilk transferine onun numarasını hediye ediyorsun. Buna rağmen Kewell o kadar adam ki, geliyor, çatır çatır topunu oynuyor, sorulmadıkça da ağzını açıp gık demiyor. Bu devre arası Kewell'ın sözleşmesi en az 2 yıl uzatılmazsa asıl o zaman skandal olur. Stay with us Harry Kewell!
Vee sıra geldi takımımızdaki krala: Milan Baros. Galatasaray'ın son 15 senelik periyotta transfer ettiği en büyük santraforlardan birisi. (Super Mario'ya da buradan selam olsun.) Bu adamı konuşmak bile istemiyorum; çünkü Baros deyince aklıma bir kanı bozuk geliyor ki, gördüğüm yerde elime ne geçirisem girmek istiyorum. Daha maçın 5. dakikasında bu kansız herif, krala öyle bir darbe vurdu ki, hem Baros'un futbol hayatı, hem de Galatasaray'ın geleceği darmadağan oldu. Ha derseniz ki perşembenin gelişi çarşambadan belliydi, tek kişiye bel bağlarsak nereye kadar diye, sonuna kadar da haklısınız. Acıbadem'in olduğu yerde her mevkide as niteliğinde 3 topçu olması lazım.
Bu 3 topçu dışında konuşmak bile istemiyorum. Arda'ya büyük sinirim vardı 5 senedir kendisini geliştirmediği için, bu sene ne güzel şut çekmeyi öğrenmiş diye sevindim, şimdi de yine ben bu mevkide yapamam triplerine girdi. Beyefendi orta sahadaki mücadeleyi kaldıramıyormuş, bünyesi buna yetmiyormuş. Sanki herifin engelleri var, Barcelona'nın kondisyonerleri senin emrinde kardeşim, yeme içme vücut çalış, hız çalış, kardiyo çalış! Yarın röportaj olsa çıkıp der ama "ben Galatasaraylıyım, fenere gitmem." E kardeşim sen elinden geleni yapmadığın sürece senin Galatasaraylılığının bana bir faydası yok ki.
Aykut kadar kötü kaleci hatırlamıyorum Galatasaray tarihinde. Evet, buna Leo Franco da dahil.
Sarp zaten sahtekarın önde gideni. Ne zaman ki kritik bir durumda olsa top ayağında olan arkadaşına bakmıyor bile pas almamak için. Aldığında da zaten verdiği adamlar Servet-Neill. İstatistiğine bakalım, %90'dan aşağı düşmez.
Ayhan'ı severim şahıs olarak ama ne yapacağı belli olmuyor. Hani insanlar yaşlanınca refleksleri falan zayıflar ya, Ayhan'da onu görüyorum.
Serdar Özkan'dan çok umutluyum ama arkasında Sabri olmadıkça bir şey beklemem.
Ali Turan kadar yavaş bek hayatımda görmedim. Tamam adam top oynamadı falan da kardeşim bu adam antrenaman da mı yapmadı? Diyorlar ki maçta oynamak farklı şey, ona eyvallah. Pardon da kondisyon haftada bir yapılan maçla mı kazanılıyor, antrenmanla mı? Madem maç yapmayacağın belli, bir gün fazla çalış haftada, eksiğin kalmasın. Aceto müthiş bir tweet attı, diyor ki: Galatasaray'a gelmek için 6 ay top oynamayan Ali Turan'ı birilerinin uyandırıp "Kardeş, geldin burası son durak, Galatasaray" demesi lazım. Çok doğru!
Hakan Balta bir garip adam. İstikrar diye bir şey yok. Bir maç coşuyor, öbür maç sıçıyor afedersiniz :)
Barış Özbek zihinsel engelli olduğundan onun hakkında kötü şeyler söylemeyi ya da yazmayı etik ve ahlak kurallarıyla bağdaştıramıyorum. İnsanlık dışı olur böyle bir şey.
Mehmet Batdal'a güveniyorum; ama ısrarla söylüyorum ki bu adamın kendisini geliştirmesi için 2 forvet oynamamız lazım. Bu adam ancak yanında usta biri olursa gelişebilir, hadi aslanım çık, oyna, dağıt ile olmaz bence bu gelişim.

Taraftar
Taraftara çok yerden eleştiri geliyor. Neymiş skor taraftarı olunmuş, tribüncülük bilinmiyormuş, eskiden böyle miymiş. Ben bu konunun, siyah/beyaz gibi bu kadar basite indirgenmesine çok karşıyım. Tribün dediğin yer sonuçta insan topluluğu. En ufak bir hareket bu topluluğu ispirtoya çakılan kibrit gibi alevlendirebiliyorsa, aynı şekilde ufak bir hareket, alevin üzerine dökülen galonla su gibi söndürebilir. 'Taraftar durmaksızın desek vermelidir' çok klişe bir önerme ve bence saçma da. Taraftar zaten tribüne giderken sosyal ders verme güdüsüyle gitmiyor ki. Takımıma destek vereyim, zaferleri de hüzünleri de orada onunla yaşayayım diye gidiyor. Hüznü yaşamayacak adam bir kere yaşar sonra da gelmez zaten. Ama biz ne abiler amcalar gördük adam bi daha gelirsem diye başlayan bir cümleye bütün küfürleri sokuyor, ona rağmen sonraki maç yine orada. Seviyor kardeşim adam!
Şimdi deniyor ki takım kötü oynarken de destek verilmeli. Yahu kardeşim, maç başlıyor, takımında en ufak bir hareket yok, herhangi bir Anadolu takımından farkı yok oyunun, ruh yok mücadele yok zaten tezahürat temposu da bununla orantılı düşüyor. Sen tam bir kıvılcım yakmaya çalışırken sahadaki temsilcin saçma sapan bir hareket yapıyor yine şevk gidiyor. Hop biraz kendine gelir gibi oluyorsun çat kalecinde bug çıkıyor, top 30 cm mesafeden içinden geçiyor, e sende şevk mevk gidiyor. Sonra suçunu bildiğin; ancak içine bastırdığın adamla istifa kelimesi aynı tezahüratta yer alıyor.
Bakın arkadaşlar, abiler, kardeşler; ben 30 yıllık tribüncü değilim, topu topu 5 senedir buradayım ve İstanbul'da maç kaçırmadım. Bu 5 sene öncesinde, özellikle 96-2000 döneminde TV'den izlediğim maçları hatırlıyorum, maç daha başlarken yıkılan stad, takımın şiir gibi oyunuyla beraber gümbür gümbür sallanıyordu. Rakip takımın üzerine çöktüğümüz dakikalarda rerere rarara öyle bir söylenirdi ki; ancak gol olduğunda biterdi. Grafik hiç aşağı düşmez, ya sabit kalır, ya yükselirdi. (Real Madrid maçında tribünde olan kimi tanıdıysam aynı şeyleri duydum. Hep dediler ki 'devre bittiğinde sanki 2-0 biz öndeymişiz gibi bir durum vardı tribünde. Herkes galibiyetten emindi') Bütün bunlara eyvallah, ama sen çıkıp da tribündeki adama robot muamelesi yapıp "yine sustular yieeaaaaa" dersen o zaman dur bir dakika derim.
Ben psikolog ya da psikiyatrist değilim ama gözlem yeteneğime çok güvenirim. Sizlere soruyorum, belli bir süre harcanan zamanla, emekle güvendiğiniz birisi size ihanet etse, sonra pişman olsa ve eski hâline dönse, aynı güveni, aynı şekilde muhafaza edebilir misiniz? Buna evet diyorsanız helal olsun derim, ama tahminin %98 falan hayır der. Yani belki saçma gelecek ama işi grafikte hayal edin, 0'dan 50'ye çıktı güven, bir ihanetle -10'a düştü. Yine çıkmaya başladı tam 30'a 40'a geldi, hop bir olumsuzlukla bu sefer -25'e düştü. Bu böyle gider durur. Her seferinde bir öncekinden daha zor gelir güvenmek. İşte bu tribün muhabbetini de aynen buna benzetiyorum. Sen tam gaz gitmişsin bağırıyorsun ediyorsun ve iğrenç bir oyun ile isteksizlik senin şevkini alıyor. Bir iki ufak hareketle tam coşuyorsun sonra yine biri ağır saçmalıyor, ilerisi boşken geri dönüyor, adam kaçırıyor vs. ve şevk yine gidiyor. 2+2 nasıl 4'se, bana göre tribünün durumu da bundan ibarettir. Tribünde 10-20-30 senelik abiler tezahüratı bırakıp şahıslara sövmeye başlamışken, endişe ve kin dolu gözlerle sahayı izlerken, gerçek taraftarlığın geçerli tanımını ve görevini belirlemek kimin üstüne vazife ola ki?
Bu ruh olayı çokça atla deve sanılıyor. Ruh ruh dediğim benim, içteki isteği sahaya yansıtmaktan başka bir şey değil. Sen dünyanın en beceriksiz adamı bile olsan elinden geleni sahaya koyduğuna dair şüphe bırakma kimsede, bak o zaman istersen 5 ye kimse bir şey diyor mu sana. Futbolcu profesyonelim diye geçiniyorsa profesyonelliğin gerekliliklerini de bilecek. Profesyonel bir yönetici, profesyonel bir şirkette görevini yapmasın bakalım kimse çıkıp "yieaaa adam profesyonel yieaaa" diyor mu. Senin 3 tane yabancı oyuncun başka ülkelerden gelip elinden geleni her maç sahaya koyarken sen koymazsan o zaman tribünden küfürü de yersin, kulüpten tekmeyi de. Galatasaray'da kalıcı kimse var mı? İsteyen istediği yere gitsin, yine biz renklerle ve armayla baş başa kalacağız. 'Sen Galatasaray'ın oyuncusuna nasıl küfredersin lan?!' diyen zihniyet keşke bir de kafayı öbür tarafa çevirip 'Sen Galatasaray formasının hakkını nasıl vermezsin lan?!' demeyi öğrenebilse.
Önceden de söylemiştim, bir futbolcunun, her şeyini sahaya koymuş olması için maç sonunda ağzının açık, dilinin dışarda, yürümeye mecalsiz bir durumda lazım. İşte o zaman 'aaa bu adam her şeyini vermiş kardeşim' denebilir. (Bu duruma tek istisna sık maç programı olur, öyle bir durumda da en azından 2 maçta bir bu durumu görmek isteriz ama nerdeeee)
Taraftar eskisi gibi değil, kesin katılıyorum. 5 yıl öncesine kadar ben de orada değildim, evet; ama televizyon diye bir şey vardı herhalde. Eski gaz besteler, yerine göre tezahüratlar çıkmıyor artık. Dün 70. dakikada ölüm varmış söylendi, bu durumun 'aptallık' dışında bir açıklaması yok, kimse kusura bakmasın. Sen takıma 'bizim için yoktur tasaaaa, kalbimde seeen yaşadıkçaaa' diyerek mi gaz vereceksin? Düpedüz ahmaklık. Nasıl düzelir benim bir fikrim yok. Tek umudum yeni stad.

Sonuç olarak yönetim, futbocu ve taraftarın üçünde de işler iyi değil. Ben de isterim takımım hayatımda adını duymadığım bir kulübe kendi evinde maskara olurken 25000 kişinin susmadan bağırmasını ama, pratikte böyle bir şey görmedim. Ha ama tribünün aldığı maçlar diye uzun bir liste çıkarılabilir, o zaman ne denecek acaba?

Rijkaard ve ekibine de sonuna kadar güveniyorum. Eğer yönetimin Rijkaard'ı istifaya zorlama gibi en ufak bir fikri dâhi varsa YAZIKLAR OLSUN! Bir yerleri yiyorsa tazminat verip bassınlar tekmeyi ama böyle Bizans oyunlarına hiç gerek yok! Malzeme kalitesiz deniyordu ya, bence kalitesiz bile değil. Sen adamdan köfte istiyorsun, adamda kıyma yok.

Ne olur nasıl olur bilmiyorum ama IQ'ları 2 haneli olanlar bu takımdan ayıklanmadıkça ben hiçbir şey beklemem. Son olarak size de sorayım; 'haftaya oynayalım, kesin yeneriz' diyebileceğiniz bir takım var mı Süper Lig'de? Benim yok.
Read more
0

Hayatın Tam Ortası!

Belgrad maçı öncesi Kapalı Tribün'de fısıldaşmaların ardından bir tezahürat başlıyor. Bu tezahürat kısık sesle başlıyor ve birden yayılıyor, her bilen eşlik etmeye başlıyor. İşte o tezahürat;

Nice maçlar burda yaşandı,
Dünya cehennemi tanıdı.
Hayatın tam ortası,
İşte burası,
Sami Yen Kapalısı!

Yazanların yüreğine sağlık, Demet Akalın'a da selam olsun! :)

Videosu da burada;
http://dailymotion.virgilio.it/video/xdw23g_hayatn-tam-ortas-ite-buras-samiyen_sport

(Yakın zamanda video dosyasının kendisini buraya upload ederim siteye girmekte problem yaşanır diye.)
Read more