RSS
email
0

Yenilmez Armada

  

   Kurulabilecek bir cümle var ise, buyrun mikrofon sizde... 
Read more
0

Karanlık GALATASARAY

Yazıma nereden giriş yapmam gerekiyor inanın karar bile veremiyorum. Ama 3-5 kişi hakkında ciddi ciddi paragraf açmam gerektiğini düşünüyorum. Ve lafı dolandırmadan hemen başlamak istiyorum

 16 numara... 5 Kasım 1980 tarihi Galatasaray için kara günlerin temeli niteliğinde. Mustafa Sarp denilen bir insan! parçası dünyaya gelmiş. Allah hani bazen olmadık yerde olmadık insanların yüzüne gülermiş ya o misal bu adamın hikayesi. Adam dedik ama!?! Bir insana baktığınızda duruşundan mesleği hakkında ipucu verir size. Şu adama bakıyorum. Aklıma direk marangoz falan geliyor. Futbolculukla alakası yok. Sahaya çıkıp, yürümesi bile bana bir garip geliyor. Ama daha da garip geleni ise şu ki bu adamı takımın başına kim geçerse geçsin ilk 11'den kesememesi. Bülent, Rijkaard, Hagi, B.Ünder büyük bir inat ve sabırla oynattı bu insan parçasını. Yahu 2 seçenek var önümüzde. Ya bu adam hakikaten bir yerlerden büyük bir torpili var. Ya da ben futboldan zerre anlamıyorum. 9 yaşındaki çocuk bile Mustafa Sarp'ı izlemekten nefret eder hale gelmiş ise bu işte bir iş vardır arkadaş! Sahaya çıkıp yalandan koşmasına kim inanıyor. İkili mücadeleden kaçarcasına savaşması tabiki takdire şahan bir performans ama burası Yeni Bingöl spor değil arkadaş burası anlı şanlı GALATASARAY! Bu adam Galatasaray futbolculuğunu geçtim, insan bile O-LA-MAZ !!!

Gurbetçi yıldız Barış Özbek... Bir insan için IQ denilen şey çok mühim. Ha normal biri olabilirsin ama gerizekalı olmak hakikaten çok zor bir zanaat. Taç çizgisi üzerinde seyirciye bakarak no look pas deneyen birinin nesini anlatabilirim ki? Bir önceki cümlem zaten başlı başına Barış'ı tanımlıyor. No look Barış. Boş boş koşmada üstüne yok. Takımda oynatılmasının sebebi her maç takımın en çok koşanı olması diye düşünüyorum. Keşke her şey koşmak olsa be Barış. Önce zeka olacak. O yoksa zaten sen olamazsın. (Bknz: Mustafa Sarp)

 Yıllanamamış şarap Ayhan Akman! Takımın el freni görevini başarıyla yerine getiren futbolcumuzdur kendileri. Takım gol için yüklenirken, randımanını yakalamışken top Ayhan bey'e bir gelirse bilin ki o hava ortadan kalkar. Çünkü Ayhan'ın strateji belli ''Acele işe şeytan karışır'' mantığı var adamda. Takım köpek gibi bastırırken geri pas neden yapılır ki?

 Hakan Kadir Balta, Servet Çetin, Serkan Kurtuluş ve tabiki de Aydın Yılmaz... Bu adamları verin Tavşanlı Linyit'e, seneye o takım 3. lige düşmez ise adam değilim. Rezaletten öteler. Diyebilecek laf bulamıyorum. Ha bir de Stancu var. Romanya ligi'nin kralı Bogdan Stancu. Hani?

 Hakem hatalarına bir yere kadar sığınırsın, eyvallah. Şanssızlık dersin, eyvallah. Her açıklamayı bahane kabul edebilirsin. Ama... Sen sahada Galatasaray ruhunu yansıtmaz isen orada dur işte. Çıkıp basına biz elimizden geleni yapıyoruz olmuyor Allah'ta istemiyor artık diyemezsin. Sen Galatasaray gibi bir kulüpte isen bahaneye sığınamazsın arkadaşım!!! Çıkıp aslanlar gibi topunu oyna, her konuşana gereken cevabı ver. Sonra ne yaparsan yap. Ama yok. Sahada yürümekten aciz insan topluluğu, 1 metre ötesine şut çeker gibi pas veren insan parçacıkları, 7 metrelik kaleyi isabet ettiremeyen ayaklar olduğu sürece biz daha neler duyarız neler.

 Ben eski Galatasaray'ı istemiyorum. Biliyorum ki gelemeyecek uzun bir süre. Ama yediremiyorum bazı şeyleri.  Kendi takımından 3 kişi sayamayan adamlar bile dalga geçer oldu. Dizi üstlerinden skoru takip edip kümede kal Galatasaray diyenler çıktı piyasaya. Kime ne hakla, nasıl bir cevap vereyim? Bilmiyorum ulan Gassaray. Bilmiyorum!!! Şu dünyada bana bu günleri yaşattın ya, tüm renktaşlarımı bölesine çaresizce bıraktın ya helal olsun sana. Sana değil, seni bu hale getiren ONURSUZ, GURURSUZ, ŞEREFSİZ 'lere helal olsun. Başınızı yastığa koyduğunuzda hanginiz düşündü 'acaba neden' diye?

 Yazılacak, söylenecek, anlatılacak o kadar çok şey var ki ne kendime yakıştırıyorum ne de Galatasaray'a.

 Emeği geçen her şahsın ellerinden öper, ailelerine kucak dolusu selam yollamayı bir borç bilirim...
Read more
0

Tarih yazdınız, teşekkürler!

Galatasaray tarihinin istatistiksel olarak en kötü sezonuna şahit oluyoruz. İstatistik üzerinden konuşmak kolay tabi; ama bana kalırsa yönetimsel, ruhsal, fiziksel vb. her yönden en kötü dönemini yaşıyoruz. Ben, bundan daha kötü bir Galatasaray olmuş olabileceğine ihtimal veremiyorum. Gerçekten size helâl olsun.

Şirket şirket diye bir yerlerini yırtıp koskoca kulübü bu bok çukurunun içine sokan yönetime öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum. Galatasaray’da yönetici olmanın ‘iktidar köpekliği’ ve ‘şark kurnazı işadamlığı’ olmadığını fark edemeyenleri ve bunu anımsatmak için hâlâ somut bir hamle yapmayan üyeleri teker teker kınıyorum. Size de helâl olsun.

Aylardır sayısız televizyon programında kadromuzdaki birçok oyuncu için ‘Galatasaray’a yakışır oyuncu değil’ yorumu yapılmıştı. Çok kızardım, sinirlenirdim. Şu dönem sonunda anlıyorum ki sonuna kadar doğru. Şu an kadromuzda olan oyunculardan 3-5 tanesi dışındaki hiçbiri Galatasaray’a yakışır oyuncular değil. Yakışanlar kimler derseniz, Neill, Baros ve Kewell’ı kafadan sayarım. Bunların dışında Galatasaray’da oynayabilecek isimlere Kazım’ı, Yekta’yı ve Cana’yı ekleyebilirim. Gerisini atın çöpe, zerre umurumda olmaz!

Serkan diye bir adam bulmuşlar, halı sahada rakibim olsa devamlı üzerine oynarım. Çelimsiz, beceriksiz, basiretsiz herifin teki. İleri pas atmayı geçtim, taç bile atmaya korkuyor. Her top geriye. Savunma desen s’sini bilmiyor. Her ikili mücadelede faul yapıyor, çoğunda ona rağmen geçiyor rakip.

Çağlar denen bir herif var, 2. Volkan Yaman vakası. Herif milli sol bekti, bize geldi ve bitti nasıl olduysa. Ne savunmadan anlıyor, ne bindirmeden, ne ver-kaçtan ne başka bir şeyden. Ne işe yarar belli değil. Aman Hagi, Çağlar’ı eleştiriyoruz ama sen yine de sakın İnsua’yı oynatma. İnsua büyük o.ç., antrenmanlarda sakız çiğnediği oluyormuş, hem zaten adam kiralık, neme lazım. Kadroya bile alma sakın!

Ayhan hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. Artık kramponları asma vakti gelmiş. Kasımpaşaspor orta sahası bu derece korkmuyor dikine ileri oynamaktan. Hayır madem geri oynayacaksın, bari onu becer. Onu bile yapamaz olmuş, bir an önce emekli olmalı; bu hayatta paradan önemli şeyler var.

Baros kaçırdıkça içim içimi yiyor. “Bu adam topçu mu yeeaaa?” diyenlerin eline koz geçti diye üzülüyorum en çok, yoksa takım gol atamadı diye falan değil. Herkes gidecek dense yarın, oturur Baros için ağlarım.

Neill, oynadığı saçma sapan mevkide bence pek de başarılı değil. Bu bok gibi oyuna o da uyum sağlıyor. Yine de yapmaya çalıştığı şeyler, yapılacak en mantıklı şeyler oluyor çoğunlukla. Ha yapıyor, yapamıyor ayrı mesele; ama sonuçta mantıklı olanı deniyor.

Şu kulüpte açık ara en gerçek Galatasaraylı Yekta’dır. Bazı kitlelerin Galatasaray Peygamberi ilan ettiği Arda ile bile kıyaslamam. Faal futbolcu iken kalkıp Saraçoğlu’nda deplasman tribününde Galatasaray maçı izlemiş bir adam bu adam. (Bilkentli Aslanlar’a da buradan selam olsun ) Yetenekli ve hırslı da bana göre; ama Hagi onu da sakın oynatma haa! Ona gelene kadar Ayhan vaaar, Sarp vaaar efendime söyleyeyim Barış vaaar; aman!

Kazım, şu takımda bir şeyler yapmak isteyen ender kişilerden. Herif ayağına her topu aldığına geriye dönmemek için kıçını yırtıyor; ama kimin umurunda? Herkes saklansın, tribündekilerle beraber izlesin bakalım Kazım topla neler yapacak. Aynı olay Baros’un da çok başına geliyor. Top ayağına gitti mi herkes durup izliyor ne yapacak diye.

Stancu ile Culio, şu anki Kayserispor’u şampiyon yapabilecek futbolcular. Galatasaray’a ise kesinlikle yakıştıramıyorum. Ortalama üstü futbolcular, orası kesin; ama pek bir gelecek göremiyorum. Zaten şu Mersin İdman Yurdu meselesinden bolca midem bulandı, onun da etkisi olabilir. Buna rağmen Stancu’da çok büyük bir potansiyel de olabilir. İstikrar görmediğim için net konuşamıyorum. Culio da bir şeyler yapmaya çalışıyor; ama bence ikisi de klasik ‘küçük takımın büyük topçuları’.

Servet aynı Servet. Hırs yok, sinir yok, beyin hiç yok.Bir futbolcu Galatasaray gibi bir takımın stoper mevkiinde bu kadar sene oynayıp, nasıl bu kadar az kart görür, canlı örneği. Kardeşim bir pozisyonda da çıldır, delir, hakeme kız, rakibe sert gir bir şey yap ki bir istek görelim! Herif robot anasını satayım. Ergün de ruhsuz gibi bir adamdı ama çatır çatır oyun oynardı; bu adam rakibe sırf kıçını dayayarak futbol oynadığını zannediyor. Günümüz Hanzosu.

Cana ise tam bir kasap(!) Bir üst versiyonu, İtalya’nın kırmızı-siyahlı bir takımında, ağzımızdan litrelerce salya akarak izleriz Spormax’ta; ama burada kasap ilan edilir kendisi. Senede bir tane doğru haber yapmayan bir gazetede bile Gattuso adını duyunca heyecandan eli ayağına dolanan, “o gelsin, çocuklarımı keserim” diyen büyük Türk futbolseveri, aynı tarzdaki Cana’ya “sen nasıl bir hayvansın, kasap herif” der. Tabi bu işler böyledir. İki ülkede futbolun nasıl oynandığı, kuralların nasıl uygulandığı hiç hesaba katılmaz. Gattuso gelse bize, sopayla kovalarız; benden söylemesi.

Gelelim Hagi’ye. Bir konuda en ufak bir şüphem yoktur ki; Hagi Teknik Direktör falan değildir. Oynadığı 14 sene içerisinde 1 tane bile şampiyonluk yaşayamayan kazma bir defans oyuncusu, teknik direktör olarak bir motivasyon abidesi, bir taktik ustası olabilmişken; Hagi gibi beyniyle oynayan bir futbolcu, mücadeleyi, hırsı, agresifliği futbolun olmazsa olmazı olarak gören, savaşa gidermiş gibi maça çıkan, varını yoğunu ortaya koyan, koymayanı sahada azarlayan Hagi, Teknik Direktör olarak, şu saydıklarımdan bir tanesini bile yapmayan takıma tahammül edebilmekte ve maçtan sonra “iyi mücadele ettiler, ben beğendim” diyebilmektedir. Şu laf bile Hagi’yi benim gözümde TD olarak bitirmiştir. Merak ediyorum, acaba Hagi şu takımda futbolcu olsa, maçtan sonra böyle bir cümle sarf eder miydi? Hagi, şahıs olarak bizler için apayrı bir yerdedir, bu tartışılamaz; ancak TD’lik görevinde bence vasatın bile altındadır. İlk fırsatta da bırakıp gitmelidir, yoksa gözümüzdeki o değerini de kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Başarısızlıktan dolayı falan değil ha, sırf şu bok çuvallarına “iyi mücadele ettiler” diyebilecek kadar ‘Yılmaz Vural tarzı TD’ derecesine ulaştığı için. Gerçi Yılmaz Vural bile bu kadar eyyam yapmaz maç sonrası basın toplantısında. Kardeşim takımın boktan olur, oynayamaz, atamaz, yer falan eyvallah da; sen bu takıma çıkıp da “bence gayet güzel mücadele ettiler” di-ye-mez-sin! Feldkamp’a da bu yüzden kızdım, Skibbe’ye de, Rijkaard’a da! Kimseyi şahsen suçlamak zorunda değilsin; ama böyle boktan bir oyundan sonra çıkıp delikanlı gibi konuşacaksın, eyyam yapmayacaksın!

Son olarak da muhteşem(!) taraftarımıza bir değinmek istiyorum. Yahu öyle bir insan topluluğu hayal edin ki, rakip takım Barcelonavari hareketlerle top çeviriyor ve bu insan topluluğu o sırada “saldırıııııııııın durmadaaaaaaan” diye tezahürat yapıyor. Top rakip takımdayken şarkılar, türküler, nağmeler okuyan taraftar, benim gözümde, şampiyon olmadığı hâlde şampiyonluk kutlayan taraftardan bile daha geri zekalıdır, daha embesildir. Islığın, uğultunun rakip takıma getirdiği olumsuzlukları daha 1 ay önce Abdi İpekçi’de bizzat yaşamışken, görmüşken hâlâ bu aptallığı nasıl yapıyorlar, inanamıyorum!

Koskoca Galatasaray’ı bugünlere getirenlere teşekkürü borç bilirim. Resmen birleştiniz, kulübün anasını bellediniz, helâl olsun! Aman üzülmeyin beyler; 11 sene önce bu zamanlar birileri tarih yazmıştı, aynı şekilde siz de bugün bir tarih yazdınız, teşekkürler!!!

P.S. İmparatoooooor, imparatoooooor, imparatoooooor Fatih Teriiiiimmmm. Aman hocam, şu kulüpte temizlik yapılmadan Florya’ya adımını atma, sen de kaynama arada.
Read more
3

?

Bir şey kabak tadı verir ya, işte o misal bizim öykümüz...

Objektif açıdan bakalım olaya. Sonuçta Recep Tayyip Erdoğan ilk defa yuhalanmıyor. Sizlere en yakın örnekler olarak en son yaşadığımız basketbol şampiyonasını gösterebilirim, Galatasaray'ın malum avrupa maçını gösterebilirim. Akıllara şimdi bir soru geliyor.

-Neden o zamanlar bugünkü gibi tepki oluşmadı?

Bir insan bir ülkenin başbakanı olabilir; ama bir gerçek vardır ki, hiçbir zaman herkes onu sevecek diye bir kaide olmamıştır. Sağolsun yardım etmiştir; ama ben buna karşılık her fırsatta alkışlayacak mıyım? Seveni nasıl var ise sevmeyeni de mutlaka olacaktır. Benim asıl takıldığım nokta şu; birisi kendi eleştirisini yapabilmeli. Ben o an Tayyip Bey'in yerinde olsam o an kendime bir soru sormak isterdim. Neden 50 bin kişilik bir alanda önceden de yapıldığı gibi benim adım duyulduğunda yuhlamalar başlıyor? Neden???

Toki başkanı Erdoğan beyefendi... Avrupa'nın şu an standartlar bakımından en saygıdeğer stadının açılışında yaptığı konuşmayı hatırlayalım isterseniz?



Şimdi aklı selim düşünelim öncelikle. Bir açılış var. Dünyanın gözü orada. Bu konuşmayı yapma hakkı hangi babayiğidin olabilir? Vardır yapılan yanlış orası ayrı mevzu. Sonuçta her yönetim daima istenilen işleri yapacak değil. Peki bu yanlışların açıklanma yeri ve zamanı bu mu olmalı? Hiç kimse gelip orayı bir siyasi propaganda yaparmış gibi kullanamaz, alet edemez... Tepkiler burada -haklı olarak- doruğa çıkmıştır ve beklenen gerçekleşerek yaprak dökümü yaşanmıştır.

Gelelim Adnan Polat yönetimine. Yaptığı hareketler, olaylar karşısındaki duruşları biz GALATASARAY taraftarlarını derinden yaralamıştır. Kendi adıma konuşayım; bugüne kadar yeri geldi istenilenler yapılmadı; ama her zaman Adnan Polat ekibinin arkasında durdum. Sonuçta bir önceki yönetime göre istediklerimiz gerçekleşiyordu. Ama artık tren kalktı ve o ekip binemedi o trene. Bir zamanlar destek verdiğim yönetimi şimdi can-ı gönülden istifaya davet ediyorum. Neden mi? Bir takım olaylar yaşanabilir. Ama böylesine şanlı bir kulübün başkanı taraftarı satma, karşısına alma teşebbüsünde bulunamaz. Biz ki bugüne kadar satmadık takımımızı, sen başkan olarak nasıl bir anda karalarsın ismimizin üstünü?

Yıllarca bu stadı bekledik. Kameralardan takip ettik. Yeni doğan bebeğe sarılma anı gibi bekledik ilk maçı. Ama bilet satışı yok. Hatıra olsun, kulübe destek olsun dedik. Formamızla yaşatalım bugünleri dedik. 175 liraya forma satışı var. Kimse kusura bakmasın benim babam Sabancı değil Koç değil. Bizleri kim düşünecek?

Yeni bir stad yapılıp bize veriliyor. Açılışında herkes öne atlıyor "ben yaptım ey ahali" dercesine. Tamam kardeşim kim yaptıysa yaptı, bırakın övünmeyi, sizi tarih kitaplara altın harflerle kazısın. Yaptığın işi söyleme de değeri kalsın. Türk Telekom Arena stadını artık istemiyorum ben. Eminim birçok GALATASARAY taraftarı da istemiyordur. Belli ki bu yaygara bitmeyecek. Yıllar geçse de birileri çıkıp "Aha bu stat benim, ben yaptım" diyebilecek.

Cidden Ali Sami Yen'di bizim yuvamız. Yıkılsa da altında kalıp ölecek bizlerdik. Biz Arena'da 300 500 değil 3-5 şahsın lafları altında ölmektense inanın Ali Sami Yen stadında can vermeyi yeğleriz. Allah aşkına ne değeri kaldı Arena'nın? Tavrım açık ve nettir bu konuda.

Taraftarını satan, kendi davetlisini çağırıp ben ve benim gibileri maça almayan, işini yapan yöneticileri kapı dışarı eden, kendi öz ahlaki çerçevesine sığamayan ve nice gaflet ve dalalete düşen bir yönetim istemiyoruz biz. Evet bir devrimdir bugün. Bugün GALATASARAY taraftarının baş kaldırma günüdür! Bugün ses çıkarmaz isek, bundan sonra haykırışlarımız anlamsız kalır. Madem yeni bir stada geçtik, madem biz güzel günler peşindeyiz mMadem her fırsatta Galatasaray etiğini hatırlatıyorsunuz, lütfen artık elinizi vicdanınıza koyun. Bu, Galatasaray'a yakışmayan görüntüyü, camiaya sürdüğümüz değil sürdüğünüz kara lekeyi bir an önce temizleyin ve istifa edin.

Eğer ki beklenilen gelişmeler bu yönde gerçekleşmez ise neler olacağını merakla izleyeceğiz. Taraftarının kombine kartını iptal ettirip teselli armağanı olarak 6 aylık Digiturk üyeliği verebilen bir yönetime tepkiler sadece bununla kalmayacaktır. Birileri adımıza özür diliyorsa, birileri de Galatasaray taraftarı adına Adnan Polat yönetiminden gerektiği şekilde hesap sorabilir...

Ayrıca merak ettiğim bir diğer konu ise şudur; hangi kanun kitabında yuhlamak suç? Şimdi ben belli bir miktar para veriyorum. Gönül verdiğim takımın kombinesini alıp maçımı izliyorum. Atıyorum ki A topçusu boş kaleye gol atamadı ve akabinde ben ve birçok kişi yuhaladık. Kombinem iptal mi? Ya da şöyle diyelim direkt, hangi sebepten ötürü kombinelerin iptal edilebileceğini merak ediyorum? Birilerine hoş görünmek için şu taptığımız renkleri, sevdamızı alet etmeyin. Bunu bir yönetici olarak değil, insan olarak düşünün. Ben sevmediğim bir adamı pohpohlamam! Kimse gelip benim bu davranışım karşısında bana cezai müeyyide de uygulayamaz! Hani T.C demokratik bir ülke ya, ona dayanarak söylüyorum...

Herkes gider, biz kalırız. Bizim farkımız işte tam burada. BİZ GALATASARAY'LIYIZ!





Read more
0

Son...

Söylenecek her kelime fazla, kurulan her cümle eksik...


Read more
0

Yazarlarımızın ağzından ASY // Baransel

 İlk aşklar unutulmaz derler. Birini sevdim. Bana göre kalender idi. Hani imkanlarımız kısıtlıydı. Öyle kafamıza eseni yapamazdık. Ama ilk aşktı işte. İlk sevda. Hayata başlama noktası bunun adı. Ayrılık zamanı yaşamıştık bundan önce de. Ama birleşmiştik tekrar. Hiç ayrılık olmamışçasına sarılmıştık birbirimize. Artık ayrılık adı son kez kullanılıyordu. Sevgilimden ayrılmıştım. Geri dönüşü olmaksızın. Bu sevdanın adı Ali Sami Yen' di. Pis koltukları, kokan tuvaletleri, boyası dökülmüş duvarları... Ama Ali Sami Yen'di işte. İlk aşk, ilk sevda! 

Sıcaklığı her kusurunu örtüyordu. Kolay değil. Dünya burada tanımıştı cehennemi.

Kolay olmayacaktı. Elbette ama bu denli zor olacağını düşünenimiz var mıydı?

Çok uzaktım sana. Aramızda hep kilometreler vardı. İlk maçım Konyaspor karşılaşmasıydı. Ondan sonra imkanımız el verdikçe koştuk sana. İyi,kötü farketmez. Bir evimizden çıkıyor, diğer evimize gidiyorduk. Sana geliyorduk. Hani gerçek sevdanın peşinden koşuyorduk umarsızca. Hep sen vardın. Artık yoksun...

Yeni aşklara yelken açtık. Lambaların son kez söndü. O an var ya! Kelimeler işte orada tükeniyor. Yeni bir ev, yeni bir yuva. Hiç kimse ama hiç kimse dolduramayacak senin içimizdeki yerini.

 Seninle büyüdük. Hayallerinle yaşayacağız.

 Elveda sevgilim sana... Son kez ELVEDA!

Read more
0

Yazarlarımızın ağzından ASY // Alp

"Kolay olmayacak, elbet üzüleceğiz..."

Acaba Sezen Aksu bu sözleri yazarken, birgün bu sözlerle milyonların betonarme bir yapıyı anıp, şelale gibi gözlerle ona veda etmeye gideceğini düşünmüş müdür?

Ali Sami Yen. 1967'den bu yana, nesillerin hayatlarına yön veren, binlerce insanı kim olduklarını ayırt etmeksizin birbirlerine sarıltan, aynı anda ağlatan, aynı anda güldüren ikinci bir ev adeta.

İstanbul'dan kilometrelerce uzakta büyüyen ben ve benim gibilerin hayallerini süsleyen, her turda, her önemli maçta 'acaba?' ifadesiyle dolu gözlerle aile büyüklerimizin gözünün içine bakmamıza neden olan stad. Yıllar boyu ekranların başında bizi tezahüratlar yapmaya, içinde barındırdığı binlerce aslan yürekliyle ynı duyguları yaşamamızı sağlayan evimiz.

Üniversite hayatıyla gelen 'tribüncü' ruhu. Maç kaçırmamak için her şeyi kaçırmayı göze almak. 'Oradaydım' diyebilmek için hastalığa, derse, büyüklere, misafire meydan okumak. Rakip her kim olursa olsun, oradaki 90 dakikayı, yıllardır görmediğin yakınlarına tercih etmek. Ali Sami Yen'de tek yürek, tek bilek olmak ve takımı ateşleyen binlerce kıvılcımdan sadece biri olmak.

İlk maçım, Lucescu'nun bizi şampiyon yaptığı ve 3. yıldızı taktığımız Yimpaş Yozgatspor maçıydı. Koyu Galatasaraylı kuyumcu Hüseyin Abi, babamdan benim adıma izni kopardı ve Antalya'dan günübirlik İstanbul'a geldik. Yeni Açık'ta yaşadım ilk kez o garip duyguyu, o heyecanı. İnsanlar 3 saniye bile sussa anlam veremez gözlerle etrafıma bakıyordum "nasıl olur? burada susamazsınız, hiç susmadınız ki" dercesine. O gün şampiyonluğu aldık, 3. yıldızı taktık ve bugün...

Aradan 8 sene geçti ve bugün artık veda zamanı. Şu dört harfli 'veda' kelimesini yazarken bile içimin bu kadar acıyacağını tahmin edemezdim.
Ben çok ayrılık gördüm de, böyle acısını görmedim arkadaş!
Mabed'e doğru yola çıkmadan önce ayaklarımda bir karıncalanma var. İlk defa oraya gitmek için heyecanlanmıyorum. İlk defa 'keşke şu maç saati gelmese' diye düşünüyorum. İlk defa.. ilk defa bu kadar hüzünlü gidiyorum evimize.

Çamurlu koridorların, eski püskü koltukların, ev balkonu gibi locaların, bozuk-kötü kokulu tuvaletlerin ile sana veda ediyoruz Ali Sami Yen. Bu vedayı yıllar önce de etmiştik; ama tek bir farkla. Bu sefer geri dönüşümüz yok...

İddia ediyorum ki hiç kimse; ama HİÇ KİMSE, Cehennem'den ayrıldığına biz Galatasaray taraftarları kadar üzülemez...

Elveda...
Read more