Çok uzun bir yazı yazabileceğimi düşünmedim bu maç hakkında. Herhalde haklı çıkacağım bu fikrimde derken bir baktım ki şudur budur diye diye uzunca bir yazı oldu yine :)
Bu maçın Galatasaray açısından en dikkat çekmesi gereken ismi bence kaleci Leo Franco. Bugüne kadar dedik bu adam maç kurtaramaz, çok standart bir kaleci diye; ancak bugün bence durum değişti. Yediği golü ele alalım. Durduğu yer çok güzel, rakibin vurabileceği köşe belli, kaleci de o doğrultuda ilerliyor. Buraya kadar her şey tamam, kafa vurduktan sonra ipler kopuyor. Yahu kardeşim uçsana topa. Sanki yanından top geçerken refleks olarak elini uzatmış gibi tokatlıyor topu. Uçsana diyorum da, aslında yana doğru yığılsa bile yeterli. Yazık gerçekten, böyle gol yenir mi. İlla yenecekse de bu golleri Ufuk'un yemesini tercih ederim, en azından genç bir kaleci olarak tecrübe kazanır ve yabancı kontenjanını işgâl etmiş olmaz. Top kurtarmanın dışında bir de topu oyuna sokma mevzusu var. Lig başında ne güzel ayağa toplar atar, resmen oyunu kendi ceza sahamızda kurmaya başlardı Leo; ancak Fenerbahçe maçından beridir pas olayına son verdi. Hadi pas vermiyorsun ileri dikiyorsun da kardeşim bari riske girme. O top Youla'dan kaleye gitse kime ne anlatacaksın? Olmayan şey değil, Liverpool-Beşiktaş maçında bariz bir örneği mevcut. Haldun Üstünel de yurda döndü gerçi ama Leo'nun gönderilmesiyle açılacak yabancı kontenjanıyla alıncak defansif yönü kuvvetli bir yabancı ön liberoya hayır demem şahsen. Tabi bizim dediklerimizle olmuyor bu işler, bizimki temenni :)
Mustafa Sarp, ortalamanın biraz üstündeydi. Birkaç pozisyonda ciddi mücadelesi ve hırsı dikkat çekiciydi. Nitekim golde de Gio ayağına topu yapıştırıp ceza alanına sabun gibi kayarken Sarp'a attı topu, o da yine çırpındı, savruldu ve asisti yaptı. Hazır Gio demişken burdan devam edelim. Rijkaard Gio'yu neden forvete koydu açıkçası tam nedenini bilemem. Belki Jo fiziksel olarak henüz tam hazır değildir, belki Gio'nun o mevkide tecrübe kazanmasını istiyordur, belki de başka bir düşündüğü vardır; olay o değil. Asıl olay adamın oyun stili; bu adam bu takımda iş yapar. Top tekniği gerçekten üst düzeyde, hız desek vitesi 1den 3e atabilme kabiliyeti var, futbol zekasının da yetiştiği takımlar itibariyle üst düzey olduğuna inanıyorum; bu bakımdan Giovani'nin Galatasaray'da başarılı olacağına inanıyorum. Jo'ya gelirsek, Baros'un yokluğunda Galatasaray'ın eksikliğini duyduğu tarzda bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Nonda'nın aksine, mevkisinin farkında, topun nereye gidebileceğini seziyor ve top tekniği iyi. Fiziksel olarak da kendini güçlendirirse bu hücum hattıyla leblebi gibi gol atar :)
Bu maç değinmemiz gereken bir konu daha var ki, bence değinmeden geçmek büyük haksızlık olur, o da Denizlispor'un mücadele gücü. Denizlispor'un 7 puanı var ve federasyon tarafından tüm maçlarında hükmen mağlup sayılan 0 puanlı Ankaraspor'un üstünde sondan ikinci. Buna rağmen bu akşamki takım mücadelesi, orta sahada özellikle Braga ile yaptıkları baskı ve futbol oynama istekleri bence göze hoş gelen unsurlardandı. Hırsları 1-2 pozisyonda sert faullere neden oldu; ancak bazı takımların yaptığının aksine sistemli bir 'biçme' operasyonu yoktu sahada. Kısacası onlar da futbol oynamak için çıkmışlardı sahaya. Umarım bu oyunla hak ettikleri yere gelirler sezon sonuna kadar.
Bu maçla beraber Caner'in bonservisinin alınması gerektiğini tekrar söylemek istiyorum. Bugün pek de becerikli olmadığı bir mevkide oynadı. Açıkçası Caner bek olma işini pek beceremiyor, çok faul yapıyor ve adam kaçırıyor. Tabi savunma vasfı herkeste olan bir şey değildir, o bakımdan ona suç bulmamak lazım. Sol açığa geçmesiyle beraber Caner farkını ortaya koydu. Aynı şekilde Emre Çolak da oynadığı süre zarfında oldukça istekli ve başarılı bir performans sergiledi kanımca. Onun da geleceğinin parlak olduğunu tekrar belirtmeden geçemeyeceğim. Arda usta bir golcü edasıyla yükseldi ve vurdu topa attığı golde; özel bir tebriği hak etti. Son dakikalardaki çalımıyla da imzasını attı. Elano yok gibiydi. Elano'yu bazı konularda Caner'e benzettim ve ona fazla suç bulmadım. Elano savunmadan ziyade hücumda takıma katkı sağlayabilecek bir oyuncu olduğundan, ön libero şablonuna konursa pek faydalı olamıyor. Ayağına top geldi mi, amiyane tabirle, çat çut pasları aktarıyor 30-40-50 metre dinlemeden. Rotasyonu dizilime de uygulayıp 4-3-3'ü kullanır, Elano'yu da orta 3'lünün ortasında, diğer ikisinin hizasına nazaran biraz daha ileride oynatırsak son derece faydalı olacağına inanıyorum. Şahsen iyi duygular beslemediğim Barış, enteresan biçimde yararlı işler yapıyor. Golle sonuçlanan ortası ve bir tane de sol ayağıyla çektiği güzel bir şut aklımda kalan pozitif şeyler. Benim için önemli olan Galatasaray'ın menfaatleri olduğundan duruma ses çıkarmaya niyetim yok, keşke çok daha faydalı olabilse. (Açıkçası inanmıyorum olabileceğine. Barış'ın genel olarak futbol zekasına sahip, hızlı düşünebilen bir insan olmadığına inanıyorum. Bu durum da onun futbolunu geliştirmesini engelleyecek gibi duruyor.)
Yine stres altında, sıkıntılı bir galibiyet aldık. 3 puan 3 puandır diyerek emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Güzel mücadelesinden dolayı Denizlispor'u da kutluyor ve aynı performansla devam etmelerini diliyorum. Umarım sistemimiz en kısa zamanda oturur, oyuncular uyum sağlar ve Keitamız'ın da takıma katılmasıyla artık rahat galibiyetler alarak yolumuza devam ederiz. Türkiye'nin dört bir yanından Denizli'ye koşan taraftarımıza da teşekkür ediyorum. Sesleri bol bol geldi biz televizyon başındakilere. Darısı hafta içindeki Antalyaspor maçına. Umarım o maçta da biz sesimizi duyururuz :)
2 Aslan - 1 Horoz
Gönderen
alp
zaman:
03:23
Etiketler:
arda turan,
denizlispor,
dos santos,
elano,
emre çolak,
galatasaray,
giovani,
jo
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder