RSS
email

'ACI'badem


Artık yeter! Bir arkadaşım mesajında demiş: 'şu çok nettir ki; ne Ribery, ne Lincoln, ne farklı mağlubiyetler, ne 5.likler vs. 105 yıllık Galatasaray tarihi hâlihazırdaki sağlık ekibinden daha büyük skandal görmemiştir, görmeyecektir. (not: bu kanıya yeni varmadım)' Katılmamak elde mi bu görüşe? Bu başlıkla, bu konuda bir yazı yazmayı zaten planlıyordum ama bir türlü başlayamamıştım. Gerekli mesaj bugün itibariyle Galatasaray Resmi Sitesi'nden yapılan açıklamayla geldi:

Orduspor karşılaşmasının ilk devresinde sakatlanan Harry Kewell tamamlanan tedavisinin ardından bu hafta Pazartesi günü takımla çalışmalara başlamıştı.
Perşembe sabahı yapılan antrenmanda eski sakatlık bölgesine yakın bir yerde ağrı hissederek çalışmayı tamamlayamayan sporcunun bugün yapılan tetkiklerinde sağ kasık adduktor tendonunun kemiğe yapışma bölgesi yakınında ikinci derece yırtık tespit edildi.
Sağlık ekibimiz tarafından sporcunun durumu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tedavisinin uzun bir sürece yayılacağı tahmin ediliyor.

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

Galatasaray Futbol A.Ş.


Yeter diyerek başlamak istiyorum her paragrafa, yeter! Yahu Burhan Uslu döneminde, milletin kolu bacağı çıkar kırılırdı, nasıl olursa çok geçmeden iyileşirler, aslanlar gibi 90, hatta kimi maçlarda 120 dk mücadele ederlerdi. Arsenal maçı öncesini hatırlayın. Takımın neredeyse tümü sakattı. Herkesin bir yerlerden ağrısı, sızısı, darbesi falan vardı. Ama ne oldu? Nasıl olduysa çıkıp 120 dk ölümüne mücadele ettiler ki unutmamak lazım uzatmalarda 10 kişi kaldık. Hadi olur böyle sakat sakat tek maçlık mücadeleler ama sonra büyük zarar verir topçuya. Oldu mu böyle birşey? Herkes senelerce darbelere bağlı sakatlıklar dışında bir problem yaşamadan futbol hayatlarına devam etti. Bu sadece bir örnek. Daha neler neler var, ancak Arsenal maçı UEFA Kupası Final mücadelesi olması itibariyle en güzel örnek olur diye düşündüm.

Gelelim bugüne. İnanılmaz bir yönetimimiz var. Çok değil 3-5 sene önce çok net biçimde 'hayalden öte gidemeyecek' kalitede isimleri takır takır getiriyorlar. Milan Baros, Harry Kewell, Elano Blumer, Abdel Kader Keita ve şimdi de 87 doğumlu Brezilyalı yıldız: Joao Alves, nam-ı diğer Jo. Buradan Haldun Abi'ye seslenmek istiyoum. Yeter, gerçekten yeter Haldun Abi. Sen orada kim bilir ne pazarlıklar, ne sabahlamalar yapıp ne adamları bu kadroya katmaya çalışıyorsun ve katıyorsun, çok geçmeden bizim muhteşem sağlık ekibi(!) icabına bakıyor. Forumda bir arkadaşımızın yazdığı tabirle mundar ediyor.

Tobias Linderoth. Adam gelirken 'hayatında MR bile çektirmemiş bir futbolcu' sıfatıyla geldi. Önce kaba kemiği büyüdü, sonra nezle oldu, sonra bronşite çevirdi, havale geçirdi, grip oldu, kabası tekrar ağrıdı, ağrı bacağına vurdu, darbe aldı dizi sakatlandı... Bilmeyenler için belirteyim; kendisi hâlâ yaşıyor, merak etmeyin. Adam 2007'de bize geldi, 3 sezonda her kulvarda toplam 25 tane maça çıkabildi. 'Şaka mı bu yaa?' diyenleri duyar gibiyim, onlara sesleniyorum; 'hayır, şaka değil'. Herhangi bir ortalama yedek kulübesi oyuncusu, 3 sezonda 25'ten fazla maça çıkar. Böyle bir felaket var mı? Bu adam bahtsız bedevi mi? Sorun nerede? (An itibariyle Linderoth'un sözleşmesinin fesihinden haberdar oldum. Kulübümüze için hayırlısının bu olmasını dilerim.)

Milan Baros. Bu takımda en sevdiğim futbolcuların başında gelir. Kendisi bu ligde gol kralı da oldu. Tam anlamıyla aranan kan bizim için. Peki ona ne oldu? Kansızın biri maçın ilk dakikasında uçarak ayağına kaydı; denk getiremeyince, eliyle, yere basan bacağını tuttu çekti. Baros'un tarak kemiği kırıldı. Adam ameliyat oldu, 2. yarıya yetişecek dendi, ama bir baktık ki Baros düz koşulara Mart sonunda başlayabilecek. Peki bu süreç nasıl gerçekleşti? Tarak kemiğinde kırık vardı, tetkikler yapıldı, tedaviye geçildi, müdahele gerçekleşti ve 4 hafta sonra çalışmaya başlayacak dendi. Peki sonra ne oldu? Baros geldi, düz koşulara başladı, ancak ayağında ağrı vardı. Ağrılar çoğalınca kontrole Almanya'ya gitti. Bir baktı ki tedavisi yanlış yapılmış, kemik yanlış yerden kaynamış. İki seçenek var: ya geçici olarak ağrısı dindirilir, ama her an nüks etme riski olur, ya da bir ameliyat daha yapılır ve komple tedavi olunur. Adam haklı olarak komple tedaviyi seçer tabi. Nitekim kemiği cerrahi bir müdahele ile tekrar kırıldı, ve platin konularak olması gerektiği biçimde vidalandı. Yani Baros'umuzun ayağının içinde şu an vidalar var. Daha o vidalar bir operasyonla çıkacak, şişler inecek, dikiş tutacak, ayak güçlendirilecek, koşu başlayacak, antrenman falan derken lafı uzatmayayım, 2. devreyi bir anlamda kapatmış oldu Baros maalesef.

Şimdi de Harry Kewell. Bu adamın zamanında kronikleşen bir sakatlığı vardı. Devamlı nüks ediyor ve devamlı futboldan uzak bırakıyordu. Galatasaray'a ilk geldiği zamanlar, hatırlayanlar olacaktı, çok speküle edildi bu konu. Peki ne oldu? Kewell bu sakatlık hakkındaki tetkikleri de, tahlilleri de, tedaviyi de Avusturalyalı doktorlara yaptırdı. Sonuç: adam o sakatlıktan tamamen kurtuldu ve o klişeleşmiş 'maksimum 60 dk oynayabiliyor' lafının baskısını üzerinden attı. Kewell bir röportajında, kendisi bile bu şekilde düşündüğünden, psikolojik olarak sadece 60dk oynayabileceğine içten içe inandığını; ancak sonra oynadıkça bu sınırı aştığını ve dolayısıyla sakatlığının etkilerinin tamamen geçtiğini anladığını söyledi. Peki ona ne oldu? Orduspor maçında sakatlandı. Nasıl olduysa lafta bir tedavi oldu. Ama nasıl bir tedavidir ki koşarken ağrıları başladı. Doktorlar ne görseler beğenirsiniz? Sağ kasık adduktor tendonunun kemiğe yapışma bölgesi yakınında ikinci derece yırtık varmış. Peki bu yırtık Kewell sakat yatarken mi oldu? Yoksa iyileşti de antrenmana çıkar çıkmaz bir anda mı oldu? Yahu bizdeki sağlık ekibi denen baytarlar, adam gibi teşhis koymaktan acizler bırakın tedaviyi, operasyonu falan. Kewell gibi bir adamdan şimdi ne kadar uzun bir süre mahrum kalacağız, Allah bilir. Eklemeden geçemeyeceğim, ben Kewell olsam, bu sağlık ekibi, bu ülkede futbol oynamak isteMEmem için yeterli bir sebep olurdu. Çünkü Allah'a emanet adamın önündeki birkaç senelik futbol hayatı.

Bir havadis de Ankara'dan geldi bugün. Serkan Çalık ile Alparslan Erdem isyanlardaymış. Doktorlar yüzünden ne hâllere düştük, ne çektiğimizi biz biliriz demişler. Buyrun bahsi geçen röportajdan bir kesit:

Serkan Çalık;
’’Fenerbahçe ile yaptığımız bir Türkiye Kupası maçında sakatlandım. Galatasaray kulübü doktorları basit bir menisküs yırtığı olduğu teşhisini koyarak beni ameliyat ettiler. Ancak ameliyat sonrası sakatlığım uzun sürdü ve bir türlü iyileşemedim. Bunun üzerine Almanya’ya gittim ve tedavimi orada yaptırdım. Oradaki doktorlar problemin kıkırdağımda olduğunu belirlediler ve ben ikinci kez ameliyat oldum. Ameliyat sonrası tedavim 8-10 ay Almanya’da sürdü. Galatasaraylı doktorların tedavi edemediği sakatlığımı, Almanya’da tedavi ettirdim’’


Alparslan Erdem;
’’Galatasaray’da yaklaşık 4-5 ay sakatlık dönemim oldu. Ancak kulüp doktorları bu sakatlığımın nedenini bir türlü bulamadılar. Bu süre içerisinde maçlara, şiddetli ağrılarım nedeniyle iğne ve ilaçla çıkmak zorunda kaldım. Futbolcularda sıkça rastlanan stres kırığını, Galatasaray gibi büyük bir kulübün doktorlarının nasıl tespit edemediğini bir türlü aklım almıyor. Galatasaray’ın doktorlarının yanlış teşhis ve tedavileri, neredeyse futbol hayatımın bitmesine neden olacaktı.’’

Sakatlığına doğru teşhisi Gençlerbirliği Kulübü Sağlık Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Ergen’in koyduğunu söyleyen Alparslan, ’’Emin hocamı tanımamış olsam ve Gençlerbirliği’ne transferim gündeme gelmemiş olsa, yani bu teşhis ve tedavide 1-2 hafta geç kalsam futbol hayatım bitebilirdi’’ dedi.


(Bu röportajlar gerçekten yapıldı mı, içerik doğru mudur %100 olarak ben de bilemem ama nedense bana çok inandırıcı geliyor.)

Bir de Barış Özbek örneği var karşımızda. Adam bir Kayserispor maçında taç çizgisi kenarında yere yığıldı, dediler ki 3 ayda zor döner. Adam Almanya'ya gitti. Tetkikler, tedaviler, istirahat derken bırakın 3 ayı, 3 hafta sonra takımla maça çıktı.

Artık ben bu örnekleri yazmaktan sıkıldım ama eminim ACIbadem sıkılmamıştır bizim topçuları harcamaya. Bunlar şu an etkileri süren, en göze çarpan örnekler. Bunun dışında kim bilir kimler ne hatalara kurban gitti, kimleri kaç hafta boşu boşuna tribünde oturttuk. Artık olan oldu bir şekilde, yapılacak bir şey yok belki olanlar için; ama gelecek için bir önerim var: Acıbadem'den kurtulalım! Almanya'dan doktor heyeti mi getiririz, yoksa her sakatlananı özel uçakla Almanya'ya mı göndeririz bilemem; ancak Galatasaray'ın geleceği adına bu işi bir düzene oturtmanın gerekli olduğu aşikâr. Tribünde de her zaman olduğu gibi ultrAslan üzerine düşeni yapıp gerekli protestoyu en uygun biçimde gerçekleştirir, ve gözlerin artık sağlık ekibine -bir daha başka yere dönmemek üzere- çevrilmesini sağlayabilirse, bu da Galatasaray tarihinde tribünün kazandığı en büyük başarılar arasında yer alır, şüpheniz olmasın.

Son olarak bir şey eklemek isterim. Bir konudan eminim ki; o da ileride 'kuş gribi', 'domuz gribi', 'AIDS' gibi problemleri sonraki jenerasyonlara anlatırken, 'Acıbadem Sendromu'nu da anlatmadan geçemeyeceğiz.

Bookmark and Share

1 yorum:

Unknown dedi ki...

baştan sona tamamen katılıyorum. zaten o sözler de bana ait :D