RSS
email

Antep'in Yazı, İstanbul'un Kışı

Klişe olacak ama çok çok önemli bir 3 puan.
Nazmi Amca'nın da dediği gibi, Galatasaray üzerine düşeni en iyi biçimde yaptı ve sahanın maç oynanılabilir bir hâle getirilmesi adına gerekli çalışmayı gerçekleştirdi. Tribünler önceleri baya bir boştu ancak Yeni Açık'taki arkadaşlarımız da kısmen boşlukları olan Kapalı Tribün'e aktarılınca bir bütünlük oluşturuldu. Eski Açık zaten her zamanki Eski Açık, içleri sıcak :)
Gelelim futbola. Şu andan itibaren Nonda değil, n0nda yazmak istiyorum o sahte zencinin adına. Neden n0nda derseniz, '0' (yazıyla: sıfır) matematiksel olarak 'yutan eleman'dır. Basitçe açıklamak gerekirse, elinizdeki sayı ne olursa olsun 0 ile çarpınca 0 onu yutar ve cevap 0 olur. Neden sahte zenci derseniz, açıkçası ben bu derece koşamayan, bu kadar kötü top oynayan bir adamın zenci olabileceğine inanmıyorum, boya falan herhalde diyorum. Zenci dediğin parçalar dağıtır yahu, bakınız Abdul Kader Keita. n0nda yutan eleman özelliğini ne kadar güzel taşıdığını ifşa etmiş oldu bu geceki maç ile. Eskiden etkisiz elemandı, hiçbir faydası yoktu, boş boş gezerdi; ancak şimdi gördük ki aslında kendisi zarar da veriyormuş. Caner'in yaptırdığı buzzz gibi penaltıda 'son vuruşların usta ismi' n0nda hemen topu koltuğunun arasına sıkıştırdı. Tabi takımdaki Elano falan adam değil, onun ne haddine penaltı falan. Kendisi beni ve birçok Galatasaraylıyı şaşırtmayarak topu kaleye doğru dümdüz, yerden ittirdi ve yere yatan kaleci ayaklarıyla topu çıkardı. Aslında top ayaklarına geldi desek de olur. (Bir anda aklıma Beşiktaş'ın kalesinde Şener varken Hakan Şükür'ün kaçırdığı penaltı geldi. Şener o kadar uyuz bir kaleciydi ki, her hareketi yavaştı, penaltıda da yavaşça yatarken yere topu ayaklarıyla çıkarmıştı. Tabi yanlış anlaşılmasın kesinlikle Hakan Şükür ve n0nda arasında bir bağlantı, benzerlik vs kurma niyetim yok, öyle aklıma geldi sadece...) Bu maç artık tüm camia adına belirleyici nitelikte olmuştur sanırım. Gerçi ben biliyorum, ne kadar umsam da yarın birgün birileri çıkıp "n0nda iyi adam kardeşim, biraz formsuz diye hemen harcadın" diyecek ama her neyse. Benim tek derdim Avrupa'da oynayabilecek bir forvet gelsin de, bu goller orada kaçarsa o zaman ardından çok ağlarız, önlemi erken alalım. Tabi kaçan goller penaltı ile sınırlı değil. Caner'in enteresan hareketler ve savrulmalarla 5 kişiyi geçip yaptığı efsane bir orta var ki kaçırmak beceri işi. O pozisyonda, gerçek bir santrafor havada asılı kalır uçarak Tsubasa misali o topla beraber kaleye doğru süzülür. Ha tabi tekrar belirteyim 'gerçek bir santrafor' olması lazım. Bunun dışında Arda'nın çok efsane 2 hareketle defansı bir sağa bir sola yatırarak geçtiği ve kaleye vurduğu pozisyon var ki kalecinin eli falan yandı ya da acıdı herhalde topu geri atıverdi; ancak n0nda beklemiyordu(!) sanırım. Her neyse, bu yazı bir n0nda yazısı olmasın artık :)

Açıkçası Arda biraz hayal kırıklığı yarattı bugün. Kendisi de bunun farkında olacaktı ki o mükemmel asistten sonra üzerindeki stresi boşalttı sakince yürüdü. Zemin kötü olduğu için Arda gibi teknik üzerine kurulu bir oyuncuyu aşırı eleştirmek haksızlık olabilir, o bakımdan ondan fazla bahsetmek istemiyorum.

Elano bence sahanın en iyilerindendi. Çektiği şutlar zaten kalitesini ortaya koyar nitelikte, bir de mücadelede vitesi arttırıp rakipten top da çalınca gerçekten ne kadar faydalı olduğunu gösteriyor. Şu an en büyük umudum sahada yutan eleman n0nda varken, kendisinin çıkarılması üzerine içinde bir küslük olmaması. Öyle bir yeteneği kaybetmek istemem. Frank Rijkaard'a da sormadan geçemeyeceğim, acaba n0nda çıksa da, Jo onun yerine girse, ille de çift forvet istiyorduysa da Elano'yu falan forvete çekse n0nda'dan kötü mü olurdu? Zannetmiyorum. Neyse o da bir şeyler düşünmüştür.

Caner önceden de sıkça belirttiğim gibi çok çok iyi bir oyuncu. Caner'in bonservisi sene sonunda kesinlikle alınmalıdır, hatta varsa öyle bir imkan şimdiden alalım kafamız rahatlasın. Her pozisyonda en mantıklı hareketi hedefliyor ve bunu başardığında da döktürüyor. Hele hele devamlı dikine oynamayı seven bir oyuncu olması beni benden alıyor desem abartı olmaz. Arada bir dikine gitme sevdasıyla top da kaptırıyor bu da tribünlerde uğultulara sebep oluyor, bunu abartmamak lazım. Messi de her girdiği çalımdan topla çıkmıyor, sorumluluk almadan insan kendisini geliştiremez. Kaldı ki Caner'in girdiği çalımlar bencillik ile girilen çalımlar değil, pozisyon icabı girilen çalımlar. Tekrar söylüyorum, bu adam kalmalı! :)

Gelelim yeni transferimiz, 12 numara, Lucas Neill'a. İlk maçında, hem de hayatında belki de hiç oynamadığı bir zeminde (EPL'de karlı zeminde bir maç hatırlayamadım ben) üzerine düşeni fazlasıyla yaptı, sorumluluk aldı, oyun kurar nitelikte paslar attı, yeri geldi garanti oynadı, kademe aldı vs derken görevini başarıyla tamamladı. Daha ilk maçından defansı toparlar bir hâlde olması takımın geleceği adına içimi kıpır kıpır etti. Umarım bir istikrar abidesi olarak devam eder futbol hayatına Galatasaray'da.

Genel olarak geri kalanlara da değinecek olursak, bence gayet olması gerektiği gibi oynadı takım. Sarp arka direğe gitmekle çok akıllılık yapıyor, Capone'yle yetişen bir jenerasyonun üyesi olarak, ondan sonraki yıllarda neden arka direkte hiç kimse durmuyor diye hep merak içerisinde oldum. Arka direkte durmak her zaman avantajlıdır; çünkü hep unutulan ve hep kademeyi darma duman eden kişi olursunuz. Nitekim kaç kere bu şekilde goller atarak da arkada durmanın ne kadar mantıklı bir iş olduğunu gösterdi Sarp. Yalnız tabi değinmeden geçmemek lazım, Sarp sorumluluktan kaçmaya devam ediyor. Özellikle tribündekiler dikkat ettiyse göreceklerdir ki, Sarp her duran topta veya taçta veya bazen oyun içinde eliyle 'bana atma' şeklinde hareket yapıp Servet'e, Neill'a ya da top kimdeyse ona sağdaki soldaki arkadaşlarını gösteriyor. Öyle sağı solu göstermek marifet değil ki, illa onlara atılmasını sağlamak istiyorsan da bari ortalığı karıştır, sahte koşular yap ki adam adama savunmaya bir darbe vurmuş ol. Jo bu takımda çok gol atar gibime geliyor. Yaptığı koşular çok yerinde ve ofsayttan kaçmak için de çaba içerisinde, n0nda gibi kalecinin yanında beklemiyor. Uzun bacaklarıyla da van Hooijdonk'u andırdı bizlere, umarım Türkiye'deki 4 aylık oyunculuk maratonunda en az Hooijdonk'un olduğu kadar başarılı olur. (Jo'nun transfer süreci ve şekli hakkında başka bir yazı yazmayı planlıyorum.) Bu takım bence yediği gol sayısını da oldukça azaltacak ikinci yarıda, yine Nazmi Amca'nın da dediği gibi. Savunma olayını daha başarılı bir biçimde yaptık gibi geldi bana. Niye 'gibi geldi' diyorum; çünkü rakip 10 kişi kaldığından bu maç belki de tam olarak bir ölçüt olmayabilir.

Nitekim kış mevsiminin İstanbul'da kendisini gösterdiği şu günlerde çok anlamlı bir galibiyet aldık. Bu havada tribünlere koşan taraftarlarımıza şahsen teşekkür etmek isterim. Açıkçası maça 1 saat kala tribüne girdiğimde koca Ali Sami Yen'de toplam 1000'den az sayıda insan olduğunu görünce biraz üzüldüm ama zaman geçtikçe doldu stad. Tabi soğuk havadan dolayı insanlar sağda solda kapalı yerlerde beklediler maçı, onu hesaba katmamıştım o ara. :)

Son olarak ufak bir anektod: Süper Lig'de sıcağın en yoğun hissedildiği Gaziantep şehrinde yazın maç yaptık, yetmedi; İstanbul'un kışı en yoğun biçimde yaşadığı vakit yine Gaziantepspor'la maç yapmış olduk. Bakalım Salı günü Ankara'da hava nasıl olacak? :)

Bookmark and Share

0 yorum: