RSS
email

Denizli Belediye maçının ardından...


Skor net 5-1. Yani tamam belki açgözlülük olacak bu söylediğim ama rakip Denizli Belediyespor. 5i anladık da o 1 ne? Yani rakip TFF 2.Lig'den, sahadaki takım as kadroya çok yakın bir kadro, hatta savunma birçok maçta sahaya sürülen savunma. Merak ediyorum bu gol yeme alışkanlığımız ne zaman sona erecek. Neill inşallah biraz futbol öğretir bizimkilere. (Tabi kendisini izlemedim ama Servet'ten daha iyi futbol bildiğini varsayıyorum :))
Maçın benim adıma odak isimlerinden birisi Mehmet Topal. Ne yaptı Topal? Sıfır hata ile oynadı. Sakın istatistik sizi aldatmasın. Açın maçı tekrar izleyin inanmıyorsanız, attığı pasların %97si hemen birkaç metre yanındaki Servet'eydi. Anlamadığım nokta, Servet teknikten olabildiğince yoksun, oyun kurma görevi verilecek en son adamlardan biri; -ki zaten ileri dan dun vurduğu topların hepsi rakibe ya da sahanın dışına gidiyor. Tamam Mehmet, orası belki senin mevkin değil, ama sana git gol at diyen yok ki zaten. Birazcık sorumluluk al diyoruz sadece.
Odak isimlerden bir diğeri ise Mustafa Sarp, nam-ı diğer refakatçi arkadaşımız. Kim ne derse desin, ben teknik ekibin Mustafa Sarp'a ve onun yanında oynadığı zamanlarda Mehmet Topal'a 'aman ha sakın basmayın, adam geldikçe geri kaçın arkası boşalmasın' tarzında laflar ettiğine inanmıyorum. Yahu olur da kontrataklarda pozisyonu süzer, gerekirse geri geri gidersiniz, mesela dün gece Uğur'un 2ye 2 bir pozisyonda yaptığı gibi. Ama kardeşim rakip takım zaten atak hâlinde, set hücumu yapıyor, orta sahada sen basmayacaksan kim basacak? Sarp da sorumluluktan kaçanlardan biri. Bu şekilde rakip takım atakları tehlike yarattığında kendisi dolaylı sorumlulardan biri oluyor. Ahh ah nerede o Okan - Emre(kansız) - Suat'ın bastığı orta saha. Hayır yani o kadar ütopik bir 3lüyü de örnek vermiyorum, has be has Türkiye'de yetişmiş Türk evladı 3 oyuncuydu bunlar. Her neyse...
Sahada en dikkat çeken isim Nonda'ydı. Nonda, bildiğimiz Nonda. Yüzünü kaleye dönmekten olabildiğine aciz, son vuruşları aynı tip, dümdüz yerden kalecinin üzerine, eskiden ölümüne top saklardı şimdi o da yok... Yani bu adamı savunanlar nesini savunuyor? Kolay kolay adam harcayan bir insan değilim ama işe yarayacak ile can acıtacak futbolcuları hemen ayırt edebildiğime inanıyorum. Bu Nonda ile olmaz. Nonda başka futbolcularla kıyaslanabilir, mesela Nonda mı Mehmet Yıldız mı gibi karşılaştırmalar yapılabilir. Ancak Nonda Galatasaray'ın oyuncusu mudur deyince benim cevabım net bir 'hayır' olacaktır. Bu tür konularda iddialıyım, hafızama da güvenirim ve istatistik istenirse de oturur bütün maçları yeniden izler gerekirse videoları kesip biçip o istatistiği çıkartırım. Nonda bu takımda adeta bir el freni.
Bazı taraftarlar diyorlar ki 'yahu adam top alamıyor, ondan mecbur geriye geliyor'. Peki kabul, top alamadığından geri geliyor. Peki bizim sahadaki amacımız her oyuncunun eşit sayıda topla buluşması mı, yoksa takımın gol atması mı? Nonda geliyor, top alıyor, Arda/Kewell/Keita veya herhangi biri basıyor gidiyor çizgiye, içeri bir bakıyor ki ne görsün? Nonda yok. Nonda süratli çabuk bir isim olur da geri gelmesini anlarım, verir kaçar. Ama yok kardeşim yok! Tek tesellim yönetimimizin getireceğine inandığım kaliteli bir forvet, çünkü Baros Mart ortasına kadar yok.

Geri kalan oyunculara da değinmek isterim. Her iş dalındaki çalışanda olması gerektiğine ve hatta olmazsa olmaz olduğuna inandığım şey, 'en azından ortalama düzeyde' bir IQ seviyesidir. Açıkça söyleyeyim Türk futbolcularda pek rastlanmıyor yüksek IQ'ya. Hani basit fizik, matematik vardır ki, ders çalışmayla falan alakasızdır, akıllı olan bilir, topun gelişinden nerede durması gerektiğini falan bilir. İşte bahsettiğim zeka, istediğim zeka, böyle bir zeka. Mesela Barış Özbek. Bence Barış'ın zekası ortalamanın baya baya baya bi' altında. Hiç unutmadığım bir pozisyon, hani Lincoln'ün de yaptığı bir hareket vardır, kafayı sağa çevirir, topu sola pas atar. No-look-pass derler. Evet işte bir maçta Barış bu hareketi yaptı, ama nasıl? Taç çizgisinin kenarında sahanın dışına bakarak içeri pas attı :) Yani karşısındakini nasıl bir insan yerine koydu ki topu saha dışına atacakmış gibi bir fake yaptı :)
Bu maçta kendisi kanatta oynayarak daha az zararlı oldu kanımca. Hadi bu kadar kötümser olmayayım güzel de istatistik yaptı. 1 asist, 2 golü var, bunun dışında gol ile sonuçlanmayan bir iki ortası ve pası oldu. Açıkçası aklıma Liverpool maçındaki Sabri geldi. Bu istatistiğin bir maçlık olduğuna inanıyorum. Ha umarım Barış deniz ürünleri yemeyi falan arttırmıştır da bu performansı artarak devam eder. Sonuçta önemli olan Galatasaray'ın menfaatleri.
Elano çok güzel 2 şut çekti, iyi paslar atamadı, çünkü attığını alamayacak bir forvetle oynadığını artık o da anlamış. Elano ayağında çok top tutmayı seven birisi değil, ama bunu olumlu anlamda söylüyorum. Oyunu çabuklaştırıp takımı hızlıca atağa çıkartmayı seven tipte bir oyuncu Elano. E tabi demin de dediğim gibi, kaçacak bir forvet olmayınca çok top tutmak durumunda kaldı ve baya top da kaybetti. Elano'nun ilacı iyi bir forvet.
Servet bildiğimiz Servet. Top dizi hizasında gelsin, o topa kafa vurma durumunda kalsın, yine ensesi civarıyla vurur. Anadolu'da bu tip harekete 'süsmek' denir. Servet her kafa topunda, defansta/ofansta farketmez, topu süsüyor. Servet kabaca 'kıçıyla' top alabilen bir oyuncu. Artık o yeteneğinin de yok olmaya başladığını büyük endişeyle görüyorum. Hele hele çok çabuk hızlanan bir oyuncuyla karşı karşıya kalırsa, vay hâline.
Arda pek ortalarda yok gibiydi ama topu ayağına aldığında olumlu kullandı. Arda, her maç sonunda dili dışarıda kalana kadar Arda hakkındaki olumsuz görüşlerim değişmeyecek. Elinden geleni ortaya koyduğuna inanmıyorum hâlâ. Neden özellikle Arda derseniz, yine cevap Arda'nın kendisi. Galatasaraylılığını bu derece reklam ediyorsan, her fırsatta armanı öpüyor, rakiplere de laf sokuyorsan sahada da ölümüne oynamalısın. Ha bu maç hadi neyse, her şekil alırız ama lig başlasın bakalım Arda neler yapacak. Mesela kupadaki Trabzon maçında efsaneydi bana göre.
Ayhan yaşlanmış, artık mantıksız hareketler yapıyor, umarım bize çok faydalı olduğu günlere döner ver son birkaç yılında başarıyla formamızı giyer.
Kalede Aykut vardı. Aykut'u birileri artık darlamış olacak ki, eskisi gibi '30cm'den uzaktaki toplara çıkmam' felsefesinden vazgeçmiş. Hem kendisi hem Galatasaray için hayırlı bir karar bence :) Ama Ufuk'u daha sık sahada görmek isterim açıkçası.
Gelelim Caner'e. Bence Caner kesinlikle bonservisiyle alınmalı ve bu kulübe kazandırılmalıdır. Kendisi hem iyi bir tekniğe sahip hem de gerçekten çok akıllı bir futbolcu. Her pozisyon düşündüğünü yapamıyor belki ama en azından doğru şeyi düşündüğüne şüphe etmiyorum. Bence müthiş bir özellik bu. Doğru zamanda doğru hareketi bilebilmek. Tekrar edeyim, inşallah kalır.
Ve belki de bu maçın kendisi için en fazla önem taşıdığı kişi: Emre Çolak. Bu adamın kumaşı gayet iyi, Ben büyük işler bekliyorum. Kısa oyuncuları daima sevmişimdir. Hele kısa, teknik ve süratli olunca sanırım sevmeyen yoktur. Emre Çolak kendini biraz geliştirince, biraz da tecrübeyle Galatasaray'a ve Türk Futbolu'na Arda'dan bile çok katkı sağlayabilir.

Uzun ve belki de sıkıcı bir yazı oldu ama ilk yazım olduğundan mazur görsün okuyucular :) Bundan sonra her fırsatta yepyeni yazılarda görüşmek üzere. Lütfen yorum yazmaktan, öneri yapmaktan ve soru sormaktan çekinmeyin...

Bookmark and Share

3 yorum:

Genç dedi ki...

blog dünyasına hoş geldin, yorumlarına aynen katılıyorum.

Unknown dedi ki...

Kısa oyuncuları severim demişsin de, Serkan çalık vardı, çok kısa, çok süratli ama çok da kazma :D onu da sever miydin :)

alp dedi ki...

kısa oyuncuları severim demek kısa olsun taştan olsun demek değil ki. kaldı ki serkan çalık'ı da severim, o fener maçındaki performansını unutamam. ne yazıktır ki o maçtan sonra bir daha oynamadığından göremedik acaba devam ettirebilecek miydi o performansını...